NE YAZSAK BOŞ ASLINDA

Abone Ol

Ne yazsak boş aslında...

Ülkemizde 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş depreminin ardından bu yazıyı yazmaya başladığım gün itibariyle tam tamına 21 gün geçti.

Türk halkı olarak depremi yaşayan depremzedeler kadar bizlerde etkilendik. Duygusal bir travma mı diyeyim bilmiyorum ama 6 Şubat itibariyle çoğumuzun hayatında bir çok şey değişti aslında. Birde bu depremi yaşayanları düşünün. Rabbim öncelikle depremzedelere ve Türk milletine yardım etsin inşallah. Devlet ve millet olarak yaralarımızı tez elden sarılması noktasındaki mücadele tüm dünya insanlığını duygulandıran ve verilen mücadeleye hayran bırakacak derecededir. Tez elden yaralarımız sarılacak ve tekrar o beton yığıntılarının altından tüm Türkiye olarak ayağa kalkacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın evelallah.

Her ne olursa olsun takvim yaprakları bir bir koparılıyor ve hayat devam ediyor. Kış ayı bitmek üzere ve ikinci cemre suya düştü. Cemrelerin insanların yüreğine düşsün temennisinde bulunmayacağım bu yazımda.

Bizler üzerinde yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin insanları olarak İnanç gereği nüfusumuzun %80 i Müslüman olan bir halkız. Kaza ve kadere İmanımız tamdır Elhamdülillah. Amma velakin, insan düşünen bir varlıktır. "Eşeği sağlam kazığa bağla sonra Allaha emanet et" deyiminden yola çıkacak olursak, kendimizi de yargılamanın zamanı çoktan geldi de geçiyor bile.

Rehavetine kapıldığımız dünyanın şaşaalı halleri her birimizi, Mal, mülk, para, şan şöhret ve benzeri her türlü hali bizi bizden aldı aslında. Başımızı sokabileceğimiz bir ev için, sevdiklerimiz için binalar inşaa ederken eşeğimizi sağlam kazığa bağlamayı, gerekli önlemleri almayı ve sağlam binalar yapmayı unuttuk. Yıkılan binayı yapan müteahhidinden tutunda inşaatında çalışan işçisine kadar beton tedarikçisi den tutunda o binalara ruhsat verenlerimiz, siyasal ve sosyal konumlarının devamlılığı ve gelecek kaygılarıyla bir anne, bir baba, bir dede, bir nine, bir amca, bir hala, bir teyze olduğunu unutmuşlardı. Bizlerde o görkemli binalara "oooo ne kadar güzel" deyipte, olabilecek bir doğal affedin doğuracağı yıkım ve ölümü es geçip, benim partin, senin partin kavgasıyla günlerimizi geçirdik.

Her şeyden önemlisi bizlerde bir anne ve baba olduğumuzu unuttuk aslında. İnsan olduğumuzu unuttuk kısacası. Trilyonluk binaların sevdiklerimize, insanımıza mezar olabileceği ihtimalini dünyanın rehavetine tercih ettik.

Ne yazılabilir ki daha fazla. Acı düştüğü yerleri yaktı. Resmi rakamlara göre 6 Şubat Kahramanmaraş depreminde 45 bine yakın vatandaşımızı, canımızı kaybettik. Ruhları şad olsun. Tabiki de hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Bir şekilde hayat devam ediyor. Kalın sağlıcakla. Ama bir anne, bir baba, bir insan olarak kalın.