Domaniç'in belki de yarısı Tunçbilek işçisi. Onlarca otobüs günde 3 vardiya Tunçbilek'e işçi taşırdı. Tunçbilek işçileri çok iyi maaş alıyor aylıkta erzak getiriyorlardı.

Köylerde yaşayan halk, domatesi haziran da bahçesinde olana kadar görmezken Tunçbilek işçileri, mart, nisan aylarında domates, biber hatta karpuz alırlardı. 

İnsanlar mutlu, gençler umutlu, düğünler bir hafta sürer, köyler de traktörler harıl harıl çalışırdı.

Bağda bahçede, akşam kahvelerde 'Domaniç FM' dinlenir. Radyodan türküler istenir. Eşe dosta radyo aracılığı ile türkülü selam gönderilirdi.

Almanya'dan izine geldiklerinde bu manzara karşısında memlekete dönmek için can attıklarını anlatan Domaniç Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Yiğit,

“Gazetelerde pek haberimiz yoktu, ama radyo açmak için ilgili makamlara neredeyse ayda bir mektup yazıyordum. 

Yaklaşık 50 dilekçemden birine cevap geldi. 'Dilekçeniz işleme konuldu'
Meğer o dönemlerde radyo açmak için kimse bir yere başvurmuyor, işi bilen birinden malzemeleri alıp radyosunu kuruyormuş. 

Radyoda çalışan akrabalarımızdan radyonun gelir giderini öğrendim. Tunçbilek işçisinden fazla geliri var… 

Radyoyu almak için aracılar bulduk. Radyo sahibi önce hayır dedi. Sonra 40 bin lira istedi. Bilmem kaç araba parası.

Yıllar sonra, radyolara düzenleme gelince bizim radyo satılığa çıktı. Sahibi haber göndermiş. “10 bin liraya vereyim” diye. Ancak biz şimdi oturduğumuz binanın inşaatına başlamıştık. 

2005 yılında Mehmet İmdat Uysal ile tanıştık. Öz Domaniç Gazetesinin sahibiymiş. İki yaprak 4 sayfalık gazete, küçük küçük yazılarla dolu… Mehmet Abi ile sohbet ederken, “gazeteyi sana satayım” demez mi? Bu arada 1990'dan beri Hürriyet Gazetesi Avrupa Muhabiri olarak işi de bilen biriyiz elbet. Çevir Alaman Markına hiç bir şey. Aldım gazeteyi. 

Bir yıl boyunca Almanya'da yerel gazeteleri inceledim. Vizyonumu, misyonumu tasarladım. Gazetem Domaniç'ten haberler verecek. Halkı aydınlatan yazılar olacak. Bir sayfa Kuran meali ile dini bilgi, yarım sayfa spor, magazin, V.S. 

2007 yılı 1 Ocak itibarı ile resmen bize geçen gazete hiç de bizim bildiğimiz gibi değilmiş. O küçük yazılara ihale ilanı deniliyormuş onları yayınlamak zorundaymışım. Üstelik bir de üstüne para veriyorlar. Resmi kurumlardan gelen yazıları okuyup bilgisayara aktarmak oradan gazetede sayfasına yerleştirmek. Derken vakit su gibi geçiyor. Şakır şakır para yağıyordu. Tabi bizim gönlümüz tok. Özellikle milli eğitimden gelen ihale ilanlarının paralarını çoğu zaman almıyor. Belediye ayıpsınız şu kadar verin ya da veremseniz de olur derken. İlk cezamızı yedik…

İşler zamanla ciddileşti. Yeni yeni yaslar çıktı. Kağıt fabrikalarımız satılınca gazete maliyetleri arttı. Sonra özel baskı istendi maliyet arttı. Tehlikeli mesleklere giren gazetecilikte SSK primleri yükseldi. Siyasileri eleştirdikçe ihale ilanları düşmeye başladı. Kral çıplak dedikçe bir yerlerden darbe yemeye başladık. Gazete çıkarmak kolaydı da gazetecilik yapmak zordu. Yandaşlar saldırdı. Cahiller akıl verdi. Zülfikarana dokunulanlar rahatsız oldu. Her hafta tüm kurumları dolaşıp, “Bu hafta Domaniç için ne yaptınız” dediklerimiz, bize düşman oldu. 

Bugün mü? Para basan ihale gazetesini, Halkın sesi yaptık belki ama artık para basan değil zarar yazan, sağlığımızı, ekonomimizi bozan, hayatımızı, özgülüğümüzü kısıtlayan bir gazetemiz oldu. 

Ama bu gazeteye Domaniç çok sahip çıktı. Bölgede en çok okunan, en fazla abonesi olan, en fazla tık alan bir gazete oldu. Bizi destekleri ile bu günlere getiren Domaniç Halkına, esnafımıza canı gönülden teşekkür ederiz”
HABER MERKEZİ

Editör: Serdar Yiğit