Geçen hafta Murat Kuzu arkadaşımızın ani vefatından dolayı yazamadım. Rabbim mekanını cennet eylesin. Geride kalanlarına sabırlar ve başsağlığı diliyorum.
Çok yazık.
Birbirinden koparılan tarihi ve kültürel miraslarımız ile ilgili yazmak istedim bu hafta.
Malum Eylül ayı içerisindeyiz ve bitti bitecek. Eylül ayı Yörük ve Türkmen Kültüründe önemli bir aydır. Her yıl Eylül ayının ilk ve ikinci haftası
kutlanarak gelenekselleşmiş “Hayme Ana'yı Anma ve Göç Şenlikleri ile Ertuğrulgazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri” yapılır bu ay içerisinde. Bu senede 743 üncüsünü icra ettik bu iki kültür mirasının.
Kısaca hatırlatayım; Hayme Ana'yı Anma ve Göç Şenlikleri Osmanlı imparatorluğunun Kurucusu Osman Gazi'nin Ninesi, Ertuğrul Gazi'nin Annesi, Gündüz Alp'in Eşi Hayme Ana'yı anmak için her yıl Eylül ayının ilk haftası Kütahya ili, Domaniç İlçesi Çarşamba Köyünde kutlanır. Adına devlet tarafından tören yapılan tek kadındır.
Bir hafta sonra ise Ertuğrulgazi’yi Anma ve Söğüt Şenliklerii vardır ki; Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’yi anmak için her yıl eylül ayının ikinci haftası, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde düzenlenen geleneksel şenliklerdir. Söğüt'teki Şenliğin diğer adı ise Yörük Bayramıdır.
Oğuzların Kayı Boyu; Anadolu’ya 12.yy ortalarında gelmişler. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat, kendisine sıkıntılı bir muharebe esnasında yardım eden Ertuğrul Gazi’ye Sultanöyüğü bölgesini mülk olarak verir. Kısa bir zaman sonra Ertuğrul Gazi Söğüt’ü de Selçuklu topraklarına katar. Bu hizmetleri karşılığında Selçuklu Sultanı Söğüt’ü “kışlak”, Domaniç’i de “yazlak” olarak Ertuğrul Gazi’ye mülk olarak verir.
Ertuğrul Gazi yazı geçirdiği Domaniç yaylasında eylülün ilk haftası sonrasında Söğüt’e döndüğünde, yayla zamanının kazasız, belasız, bereketli ve verimli geçmiş olmasına bir şükür niteliğinde her yıl eylül ayının ikinci haftası bir şölen tertipler. Buna civardaki Bey’leri ve dost “tekfur”ları da davet eder. O şölenlerde hem boyunun büyüklüğünü, gücünü, kudretini hem beyliğinin azametini hem de kendi örfünü töresini ve gönül zenginliğini sergileyip, korkması gerekeni korkutur, sevmesi gerekeni sevdirir idi.
Bu iki şenliğinde özünde de zaten bir yazlak-kışlak hareketinin sonucu olmasından kaynaklanan bir Yörük yaşam tarzı vardır. O nedenle de bu iki şenlikte bir Yörük bayramıdır.
Gel gelelim kaynaklarda bile Yörük Bayramı olarak bilinen şölenler; bu anlamından uzaklaştı ve sıradan bir devlet töreni haline dönüştü ki, üstüne üstük birbirinden koparıldı neredeyse.
Tam bu noktada, geçen yıllarda yaklaşık on yıl öncesi Yörük Türkmenlerin hassasiyetine katılıp, Söğüt'teki şölenin ismine yeniden Yörük Şenliklerini ekleyerek, ikinci günün tamamını Yörüklere tahsis eden, kendi hazırladıkları programları icra etmelerine imkân ve destek verilmeye başlandı. O dönemin Bilecik Valisi Sayın Ahmet Hamdi Nayır’a duyarlılığından dolayı ayrıca teşekkür ediyorum. Sayın valim saha sonrasında ilimiz Kütahya’da da görev yapma fırsatı bulsada bir türlü Hayme Ana ve Göç Şenlikleri istenilen düzeyde olmadı. Yörüklerin katılımı bir türlü sağlanamadı.
Özellikle belirtmek isterim ki,
Geçmiş yıllardan bu yana bu şölenlere bürokrasinin, protokolün kötü huylu bir virüsü bulaştı. Çarşamba ve Söğüt yaylasında Yörük ve Türkmenler haricinde herkes var olma mücadelesi veriyor. İşin özü olan yazlak-kışlak hareketi tamamen ortadan kalktı. Domaniç’te Söğüt, Söğüt'te Domaniç bile olamıyor.
Her şölen günü, protokolü bekleyen misafirler tören alanına giremiyor bile. Törenlerin seyri gereği, şölene adını ve ruhunu veren Hayme Ana ve Ertuğrul Gazi’nin türbesine girerken dahi, siyasilerin içeri girme yarışı sonrasında, bayramın ev sahibi sayılan, seçilmiş birkaç tane Yörük Türkmen temsilcisinin türbeye bile girememesi gibi sorunlarda işin cabası.
Uzun lafın kısası, Çarşamba ve Söğüt’ün bir tapusu yok. Devlet Ama'mız Hayme Ana ve Atamız Ertuğrul Gazi geleceğe miras olarak sadece Çarşamba ve Söğüt’ün ruhunu, örfünü, töresini, terbiyesini bıraktı büyük Türk milletine.
Bu nedenledir ki, zaten Yörük ve Türkmenlerin şölenleri para ile pul ile olmaz. Onlar kendileri çalar, kendileri oynar; kendileri pişirir, kendileri yerler. Bu Yörük şenlikleri bürokrasiye kurban ediliyor maalesef. Her yıl Domaniç söğüt'ten, Söğüt Domaniç'ten uzaklaşıyor.
Büyük Türkiye Cumhuriyeti Devleti ecdat yadigarı bu iki şenliği geçmişten geleceğe taşımaya çalışırken, Yörük ve Türkmen Camiasını bu iki kutlu törende buluşturup ağırlamaya çalışırken, sizler gelin ve onların konuğu olun. İşte o zaman Yörük ve Türkmenlerin misafir ağırlamasına şahit olun. Domaniç Söğüt'te olsun, Söğüt Domaniç’te.
Kalın sağlıcakla