İki haftadır köşemde gençlik ile ilgili yazılar yazıyorum. Domaniç gençliğine sahip çıkıldığında bizleri gururlandıran olayları ve başarıları yazmaya çalıştım iki haftadır.

Gençlik dönemi çocukluk dönemi ile erişkinlik arasındaki yılları kapsar. İlk evresini, ergenlik dönemi diyede tabir edebiliriz. Bu dönemin muhataplarını kendisinde meydana gelen değişiklikler aynı zamanda duygusal davranışlarında da zirve yoğunlukları yaşatmaya başlamıştır. Sevmenin, nefret etmenin, bağlanmanın, cesaretin en zirvesini delicesine, yaşama evresidir. Kendini tanımlama ve iradelerini ortaya koyma çabalarının ortaya konulduğu bir dönemdir.

Velhasılı, yetişkinler olarak bizler her birimiz, bu süreçten geçmiş birey bireyler topluluğuyuz.

Günümüz gençliği, bizlerden farklı olarak kendileri için eğitimi ve meslek sahibi olmayı düşünürken, teknolojik gelişmelerin düzleminde, günlük hayatın bilek gücünden ziyade teknolojik aletlerin sağladığı kolaylıklar yoluyla yaşanabildiğini fark ettiklerinden bilgiyi önemsememektedirler. Bunun sonucu olaraktan, okumaktan uzaklaşmış, günümüz gençliğinde eğitim ve meslek sahibi olma ikinci planda kalmıştır. Üzülelim mi, sevinelim mi bilemiyorum ama sanal dünya ve sosyal medya günümüz gençliğinin olmazsa olmazlarındandır.

Geçmişten günümüze genel bir bakış açısı olarak gençlik, genelde sorunlu bir yaşam dilimi olarak görülmüşse de esasında gençlik; doğru bir eğitim, bakış açısı ve kanalize etme yollarıyla fırsata dönüştürülebilecek devasa bir insan kaynağıdır. Yüzyıllar boyunca gençler, insanlığın dinamik güç kaynağı olmuş. Dünya kültür ve mirasının oluşmasında olduğu gibi devletlerin büyük mücadele ve savaşlarında da potansiyelleri dikkate alınarak planlamalar yapılmıştır.

Yukarıda da belirttiğim gibi, sanki hiçbirimiz o yaşlardan geçmemişiz gibi gençleri bir türlü anlamıyoruz, onlarla bir türlü anlaşamıyoruz. Konu ne olursa olsun olaya hep yetişkin gibi bakıyor, o çerçevede değerlendiriyoruz. Onların düşünceleri, beklentileri, hayalleri ve en önemlisi de moralleri hiç umurumuzda değil. Oysa bizim yetiştiğimiz dünya ve koşullar ile bugünkü gidişat çok farklı. Görünen o ki yarın da bugünden çok farklı olacak. İşte bu yüzden şapkalarımızı önümüze koyup düşünmenin zamanı geldi de geçiyor.

Mesela bende dahil, evde çocuklarınızla günde kaç dakika konuşuyorsunuz? Evet, evet saat değil dakika ? Eminim ki yarım saati bulmuyordur. Onun da ne kadarı bireysel konulara yönelik, o da ayrıca tartışılır. Öğrenci ise dersler, ödevler, notlar sorulur. Çalışıyorsa, işle ilgili soruların ötesine geçilmez. Hayalleri ve beklentileri hiç mi hiç sorulmaz.

Gençlerin büyük hayalleri var hem de çok büyük. Ülkeleri için, aileleri için, dünya için, insanlık için, başta doğa ve hayvanlar olmak üzere tüm canlılar için mücadele vermek istiyorlar. Ama en büyük engelleri - adamcılık- dayın varsa geleceğin hazır mantığıyla dünyaya bakıyorlar.

Bizlerde destekten ziyade köstek oluyoruz gençlerimize. En ufak bir fikrine bile içeriğine bakmaksızın, bu durumu coşkuyla karşılayacağımıza, hayallerine destek olacağımıza, “Eski köye yeni adet getirme" diyerek her defasında ağızlarını açtıklarına pişman ediyoruz. Uzun lafın kısası, gençler mutluysa, anne babalar, onlar da mutluysa ülke mutludur.

Peki Domaniç gençliği ne istiyor ? O kadar çok istekleri varki aslında. Hepsini tek tek yazmaya kalksam sayfalarca sürer. Malum yerim dar. En önemlisini yazmayı yeterli görüyorum bu haftaki yazımda. 

Elçiye zeval olmaz.

Tabiki yol, ulaşım, istihdam önemli. Geleceğimiz Olan gençlerimiz her şeyden önemli ama. Domaniç gençliği her şeyden önce büyükleri tarafından muhatap alınmak istiyor, destek görmek istiyor. Ve sonrasında ise Domaniç'in etkili ve yetkililerinden sosyal ve kültürel anlamda hoşça vakit geçirebilecekleri bir sosyal tesis istiyorlar. Domaniç'te bir "Gençlik Merkezi" istiyorlar kısacası. Çok şey mi istiyorlar. 

Bence çok değil. Kalın sağlıcakla.