Mevlana gibisin sosyal medya; “Gel” diyorsun, “Gel! Ne olursan ol yine de gel! İşin ehli olmasan da, hayatında tek kitap okumasan da, hiçbir işe yaramasan da, etrafına zarardan başka bir şey vermesen de gel…”

Al eline cep telefonunu; fırça at, çamur at, hesap sor, talimat ver, ger milleti gerebildiğin kadar. İfşa et yaşadığın köyü, kenti, ilçeyi. Düşür insanları birbirine! “Ne kadar paylaşım o kadar para benim için” diyorsun. Cahilleri kışkırtıp hem bilgilerimizi ortaya çıkarıyorsun hem paranı kazanıyorsun!

Müritlerin… Akşam olup gün batınca, gecenin şerri ortaya çıkınca; kimi kafayı bulunca, kimi kumarda kaybedince, kimi fuhuşta yakalanınca, kimi çoluk çocuğuna söz geçiremeyince, kimi evdeki hatunla, kimi evin beyiyle sorun yaşayınca, acizliğinin acısını sosyal medyadan çıkarıyor.

Kâbe gibisin sosyal medya; şeytanını taşlayan, etrafında tavaf eden kendini günahlarından arınmış, haşa “sosyal medya hacısı” gibi görüyor.

Ah bir de sabah uyandığında kıvırıp tükürdüğünü yalamak zorunda kalmasa!

Kocakarı masallarına inanır, ayeti inkâr eder. Kendi gibi olmayanı dinsiz zanneder! Ne olduğu gibi görünür ne de göründüğü gibi olur. Sahte isimlerle âleme racon keser. Küçücük Domaniç'te herkes tanır birbirini. Bilmem ki kimden gizlersin deve kuşu gibi kelleyi?

Ahlaktan nasibini almamıştır, kendinden bilir işi. Bir gece yarısı arar ya kaymakamı, ya belediyeyi, ya da gazeteciyi. Düşünmez “Bunlar da insan” diye. Cenazesi mi var, hastası mı var, evde misafiri ya da bir derdi mi var demez. Bir bir sıralar isteklerini, temennilerini, şikâyetlerini!

Korkar, gizler kimliğini. Kameraların karşısına çıkamaz ama akıl verir kırk yıllık gazeteciye! “Gazeteciysen yazacaksın! Beni karıştırmayacaksın! Zaten hep yalan yazmıyor musunuz?” diye de ekler; anlattıklarının yalan olduğunu ifşa edercesine.

Ne derdi biter ne talimatları… Kurbağa kadar yürekle sadece geceleri çıkar ortaya.

“Kim bunlar?” deme ey okur, biliyorsun!

Hiçbir işe bakmaz. Paylaşım avcısı gibidir. Biri bir şey paylaşsa da “atlasam” diye boş boş oturur bir köşede. Kocaman kocaman harflerle yazar durur kendince. Kendi de dahil kimse anlamaz yazdıklarını, zaten öyle bir derdi de yoktur. Aynen eve ekmek götürme derdi olmadığı gibi… Çoluk çocuk yarı aç yarı toktur. Namusuyla çalışıp kazanmak işine gelmez. Borç takar ahaliye. Kazananın, zenginin parasını hesaplar; sanki maliye!

Koca ilçenin asayişi de huzuru da bozuldu; “dur” diyen yok! “Sen bugün kendinle gurur duyacak ne yaptın?” diye soracak kimse de yok!