Her şey Domaniç’te başladı. Yıkılan Selçuklu imparatorluğunun son varisleri dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış toparlanmaya, hayatta kalmaya çalışırken Bizans sınırlarına çadır kuran Kayılar'ın Beyi Ertuğrul kendinden emin yeni bir devlet kurmak için Sivrice Ertuğrul Gazi Tefekkür Tepesine çıkıp dualar ediyor, hayaller kuruyor, yeni devletin nasıl işleyeceğini düşünüyordu.

Müjdeli haber Ebe Çamlığı'ndan geldi. “Bir oğlun daha oldu Ertuğruuuuluuum!” Hayme Ana kucağında torunu Alpman (Osman) gözlerde mutluluk gözyaşları ile oğlunu müjdeliyordu. Kim bilir belki de yeni Türk Devleti'ni müjdeliyordu.

Kışları Söğüt'te ocak başında Hayme Ana başta olmak üzere aile büyüklerinden, dedelerden, ninelerden ders alan Alpman yazları Domaniç’te Ebe Çamlığı talim alanında babası ve abilerinden savaş taktikleri alıyordu.

Hayme Ana göç dönüşü Çarşamba köyünde öldü. Ardından babasını da kaybeden Alpman, Anası Halime’yi zaten küçük yaşta kaybetmişti. Tek başına kalakaldı. Aklı, zekâsı ve Apliği ile ön plana çıkan Alpman kısa sürede Oba'nın başına Bey oldu. Bizans askerleri ile savaşmaya başladı. Zaferden zafere koşarken topraklarını genişletti. Türk Beylerini yeniden topladı. Babasının çizdiği yeni Türk devletini kuruverdi.

Yeni devletin adı, Devlet-i Aliye idi. Hedef Kızıl Elma, Hedef Turan yani Türk birliği idi. Selçuklu'yu dağıtan cemaatlerin, çürüklerin devletin içinde yeri yoktu.

Topraklar büyüdükçe kontrol güçleşti. Yeni Beyler saray müptelası oldu. Arap devletlerine yapılan akınlarda Arap toprakları ele geçirildi ancak beyinler Araplar'a teslim edildi. Rus kızları, Arap kızları, saray şatafatı derken Alpman’ın adını İngilizler Uitman dediler. Panarabizim esiri ileri gelenler ise Uitman’ı Araplardan tepki gelmesin diye Osman’a çevirdiler. Türkler, Yörükler,yol arkadaşı Kürtler dışlandı. Birlik bozuldu, dava unutuldu. Kaybedilen topraklar, satılan topraklar derken; düşman yine Domaniç’e Söğüt’e kadar girdi. İngiliz işgalindeki İstanbul ve saray, istilacı devletlere boyun eğerken Yörük Anaları boş durur mu yeni bir Ertuğrul doğuverdi. Uzaklarda. Adı Mustafa idi. Yörük inadı, bağımsızlık tutkusu vatan sevgisi ile büyüdü Alp oldu. Cepheden cepheye koştu. Girdiği her savaşı kazandı. Savaşta bile okudu, okuttu, araştırdı. Hem düşmana hem cemaatlerin elinde İngiliz tebaası altında haremlerde zevk-i sefada olanlara karşı yörükleri örgütledi. Kütahya’nın Dumlupınar ilçesine top oynamaya gidiyorum diyerek gidip orduyu hazırladı ve Başkomutanlık Meydan Muharebesini başlattı. Ertuğrul’un İkizce savaşı adeta yeniden canlanmış, bir avuç Alp koca Bizans ordularına karşı toprağını savunuyordu. Olmaz denileni oldurdu. Masasının ardında Alpman ve Ertuğrul’un Fotoğrafları (Kaynak Soner Yalçın Atatürk) atalarının çizdiği yolu takip ederek Domaniç ve Söğüt olmak üzere kısa sürede düşmanı İzmir’e kadar kovaladı. Ege’de denize döktü ve Alpman gibi yeni bir devlet kurdu. O da işe cemaatlerden tekke ve zaviyelerden başladı. 'YUNAN GELSEYDİ' diyenlerin atalarını pasivize ederek. Yeni Türk Devletini kurdu. Yörük Türkmenler ile hedef yine Turan’dı. Ama ömrü yetmedi. 57 yaşında savaştan savaşa koşan, savaş meydanlarından 4 bin kitap okuyup, 11 bilimsel kitap yazan, Dünya'ya meydan okuyan adama Halk Atatürk dedi. Tüm devletlerin uyduruk dinlerle yıkıldığını gören Atatürk; insanlar gerçek İslam’ı öğrensin diye Din İşleri Yüksek Kurulunu Kurdu. (DİYANET) Kuran kursları açtı. Yunanın yıkıp yok ettiği camileri tamir ettirip inananların hizmetine açtı. Camilerde vaaz verdi. Ülkeyi cuma günü dualarla kurdu. Bugün gelinen noktada şerefsizler yine devrede. Bir kısmı camileri yaktı yıktı diyerek milliyetini inkâr eden soysuzlar, diğer tarafta Kayılar'ı inkar eden Avrupa müsveddeleri.

Ertuğrul’da bizim Atatürk’te bizim der birlik oluruz. Önce 30 Ağustos’u sonra Hayme Ana'yı anarız. Ya da 18. Devleti kuracak yeni Beyi beklemeye başlarız.