Ne zaman doğmuş ne zaman ölmüş nerelerde yaşamış bilmiyoruz. Çünkü bizim tarihimizi yazacak bir yazımız yok.

Maalesef yabancı bilim adamlarından öğrendiğimiz kadarıyla, Sümerlerden Göktürklere kadar çok sayıda Türk yazıtı tarihte kalmış.

Çoyr, orhun yazıtları unutulmuş, unutturulmuş. Dağılan imparatorluklarımız ile inancımız, kültürümüz gibi yazılarımızda dejenere olmuş. Osmanlı’nın Arap hegemonyasına girmesiyle binlerce yıllık alfabemizin yerini Arap alfabesi almış. Cumhuriyet ile de Latin alfabesine geçilmiştir.

Tüm bu süreçlerde ise Türk halkı hep okuma yazmadan uzak tutulmuş. Kalburüstü insanlara yazı eğitimi verilirken köylü, göçebeli halk cahil bırakılmıştır. Bu süreç Cumhuriyetle son bulmuş yeni harf devrimi ile tüm ülke halkı okur yazar durumuna getirilmiş ise de biz tarihimizi yazılardan değil, Ata'dan Atiye anlatılan dille öğrenmişiz.

Son zamanlarda ise uydurulmuş tarih filmleri ile yalan yanlış öğrenme durumundayız ve dolayısıyla biz aslında Hayme Ana kimdir nedir bilmiyoruz. Duyduklarımıza inanıyoruz.

Kulaktan kulağa gelen hikayemizin özeti şu; Dağılan son imparatorluğun yani Selçuklu'nun halkı yeni yurtlar için yollara koyulur. O zaman adına beylik dedikleri, boy dedikleri grupları bugün köylü olarak da algılayabiliriz.

Bu boylardan biri olan Kayılar, Gündüz Alp önderliğinde yeni yurt aramak için yollara koyulur. Yolculukta Gündüz Alp ölür, dört oğlu ve anneleri yolculuğa devam eder. Oğullardan ikisi daha ilk buldukları yerde kalırken oğullardan Ertuğrul ve Savcu bey anneleri ile göçe devam eder. Aylar belki de yıllar süren yolculuğun sonunda Söğüt’e yerleşirler. Kışı burada geçirdikten sonra 400 çadırla yolculuk Bizans sınırlarına kadar yani Domaniç’e kadar devam eder. Domaniç’e geldiklerinde anne 'hâkim tepe' olarak gördüğü bugün adına ebe çamlığı dediğimiz yere obanın kurulmasını ister. Oba kurulur. Koyunlar bir bölgeye, keçiler bir bölgeye, atlar bir bölgeye yaylaya salınır. Mobil fabrika gibi çalışan Kayılar ’da, burada et, süt, halı, kilim ve kayın ağaçlarından ilaç üretimine başlarlar. Oba'nın Alpleri Ebe çamlığının altındaki düzlükte bazen de kalın harmanda ki düzlükte ata binme, ok atma, düğüş gibi talimler yapar; eğlence amaçlı bir de güreş tutarlar.

Bugün güreş alanındaki yağlı pehlivan güreş geleneği oradan gelmektedir.

Domaniçli Kayı Türkleri iki geleneği yüzyıllardır yaşatır. Söğüt'ten Domaniç’e baharda yapılan göç, Yağlı Pehlivan Güreşleri ile yad edilir. Sonbaharda Domaniç’ten Söğüt’e göç ve Hayme Ana'yı anma etkinliği ile son bulur.

İyi de Hayme Ana kimdir ?

Tarihçiler, Hayme Ana konusunda hala anlaşmış değil. Hayma çadır anlamına geliyormuş. Hayme ise Arapça bir isim. Ancak Arap kültürünün henüz egemen olmadığı Türkmen kızının adının Hayme olma ihtimali yok. Henüz tüm isimler Türkçe. Ya kadının adı yok lakabı var Çadır anası yani HAYMA ANA, ya da AY Me Aymak kökeninden gelen bir isim ! Ama artık günümüzde Hayme Ana diye oturmuş.

Sonuç; Resmen bir şey bilmesek de bizim İlkbaharda güreş geleneğimiz, sonbaharda göç geleneğimiz var. Biz bu geleneklerimizi devam ettirmek istiyoruz. Son yıllarda devlet artan güvenlik önlemleri ile bu iki şölenden halkı koparmaya başladı. Özellikle Hayme Ana törenlerinde Bakan Bey gelecek mi gelmeyecek mi kargaşası yüzünden doğru dürüst program yapamıyoruz. Son dakikada bir bakan gelirse bu sefer de halkımıza terörist muamelesi yapılır, tören alanına girmek için baya bir mücadele vermek zorunda kalırsınız. Yaşlı ve hastaysanız, çoluk çocuğunuz varsa işiniz çok zor. Törenin ana teması baş tacı yörükler ise her geçen gün törenden dışlanırlar. Bu yüzden; Ey yetkililer! Domaniçliler abartılmış güvenlik önlemlerinden şikayetçi bilesiniz.