Bu hafta sonu Kazancı da ki Muhtarın Yerine gittik. Mekân, bizim buraların lüks klasında bir yer sayılır. Fiyatlar yüksek. Eh ekonomik krizde var. Buna rağmen park yeri bulabilmek için baya bir dolandık. Park yeri bulduk bu sefer de boş masa için 15-20 dakika bekledik. Saat daha 12:00 idi ve yer gök insan kaynıyordu. Onlarca garson koştura koştura boşalan masaları temizleyip yeniden servis açıyordu. Mutfakta kaç kişi çalışır bilmem ama orda çalışanların 100 katı dışarda, köydeki bağında bahçesinde çalışıp üretiyor, ürettiği et süt, yağ yoğurt, yumurta, tarhana, ekmek, salata malzemeleri, turşusu, sosu ya restoranın mutfağına ya da önünde satıyorlardı. Belki de tüm köy bir restorandan geçiniyor.
Peki biz yılladır Domaniç için ne diyoruz ? Domaniç tarihi önemi, doğal güzelliği ve tarımsal üretimleri ile geçinir diyoruz. Çünkü bizim ekolojik nedenlerden dolayı etimiz, sütümüz, bağda bahçede ürettiklerimiz çok çok daha lezzetli ve kaliteli diyoruz.
Bir fabrikada elli kişi yüz kişi çalışır para kazanır, geri kalan binlerce insan ve çevre, fabrika atıklarından yavaş yavaş zehirlenir. Yanı başımızdaki İnegöl’de, özellikle kış aylarında sisten, hava kirliliğinden 20 metre önünüzü göremiyorsunuz.
İnegöl demişken; Bundan 13 yıl önce tam da bu aylarda, İnegöl Genç İş Adamları Derneği, bizim Pizza Kafede toplantı yapmışlardı. Toplantının ardından sohbet esnasında bir yönetici mealen, “Domaniç’in sarp dağlarına yol olmaz, tünel olmaz, dolaysıyla da Domaniç’e kimse fabrika açmaz, yatırım yapmaz…” demişti. Ben de kendilerine; “Ben zaten fabrikaya karşıyım. Domaniçlileri ikna edebilirsem, Domaniç İnegöl dağ yoluna onlarca restoran ve kafe yaptırabilirsem, ormanlarına yürüyüş parkurları yaptırabilirsem ve de sadece sizin paranızı Domaniç’e çekebilsem bana yeter” demiştim. Yine 2 3 yıl önce bu aylarda bu olaydan yola çıkarak yıllardır yazdıklarımızı derleyip, “Domaniç’te 14 bin kişiye istihdam edecek imkân var” yazımı kaleme almıştım. Yazı, bir hafta da 6 yüz bin okura ulaştı. İl Valimiz İlçemize gelip bu konuya eğilelim dedi. Ancak Domaniçliler den destek bulamadık.
Dağ yoluna giderken Murat Ağa da, Oba da, hatta alışverişini bizden (Domaniç’ten) yapan dağın öbür tarafında ki Konak Sofrasına, Köy Evine bakar, kalabalıksa mekanlar benimmiş gibi, kazanılan paralar bana geliyormuş gibi sevinirim. Gözleme satan kadınlar, kırk yılda bir çay satan Domaniçlilerin elini öpesim gelir.
Domaniç dağlarına gelen Resmi, gayri resmi binlerce doğa sever, tarhana sorar, kozalak şerbeti sorar, turşu sorar, bal sorar… Ne yapan var ne satan. Yakın tarihimizde atalarımız Tunçbilek kömüründe acı acı çalışmış, şimdi de aynı zihniyet İnegöl’de ekmeğini arıyor. Tunçbilek Devletin malıyken en azından işçisine maaş ödüyormuş, alınan tazminatla insanlar ev, araba, tarla alıyorlarmış, şimdilerde özel sektör asgari ücret ödüyor. Eskiden asgari ücret karın doyasıya anlamına gelirdi. Günümüzde karın doyurmaya da yetmiyor.
Etrafımızda binlerce zengin şehrin gürültüsünden kaçacak, doğal ortam da yemek yiyecek farklılıklar arıyor. Allah ta bizi bu cennet memleketle ödüllendirmiş ama farkında değiliz.
Sevgili dostlar, İnsanlar, istisnalar hariç hak ettiği yerdedirler. Oraya nasıl gelmişler, orada nasıl duruyorlar bir bakmak lazım. Bizim mücadelemiz, bir tek Domaniçli ekmek içine el kapsına gitmemeli. Domaniç tarih doğa ve tarımı ile ürettiğini satarak doğduğu topraklarda yaşamalı. Bunun için de yıllardır, Domaniç için düşünmeye, projeler üretmeye, parti ayırt etmeksizin her partiye ilçeme hizmet getirmesi için maddi manevi destek olmaya çalışırız. O yüzden diyorum ki “Allah’ım hayallerim gerçekleşmeden benim canımı alma.”