Tüm dünya yeni yıla güle oynaya girerken bizde korkarak gireriz. Çünkü bizde  her yeni yıla zamlarla girilir. En fazla gürültü koparan zam, asgari ücrete yapılacak zamdır. Haftalarca tartışılır. Eskiden sendikalar vardı. Sendika, çalışanların örgütlendiği hak arama örgütleridir. “Hak verilmez alınır” düsturu ile hareket ederler, istedikleri hakları alamazlarsa iş bırakır, grev yaparlardı. Aynı sendikalar yine var ama yeni nesil sendikalar, işçinin çalışanın ‘mış’ görünümlü, hükümet yanlısı, muhalefet yanlısı sendikalardır. Aidat ödemek zorunda olduğunuz sendika kime bağlı olursa olsun parayı çalışandan, emiri siyasetten alır. Yeni nesil sendikalarımızın grev yapma, protesto etme, hak arama, yetkileri de cesaretleri de öyle bir kaygıları da yoktur. Sendika başkanlarımızın çoğu astronomik maaşlar alan kraldan çok kralcılardan oluşan düzenin atadığı ‘adamlardan’ oluşur. Ha bu arada, ‘Demokratik ülkemizde’ işçinin, memurun, emeklinin hatta imamın bile sendikası vardır. Yılbaşı yaklaşırken bu büyük hak arama örgütlerinin atanmış başkanlarından bazıları “ her şey olacağına varır. Çenemi niye yorayım ki” derken, kimi de şovmendir. Basının önüne pehlivanlar gibi çıkar, “5 kuruşun altına asla inmeyiz ama biz 100 kuruş zam isteyeceğiz” derler. İster gülün ister sövün… Öyle veya böyle çalışanlar, emekliler her yılbaşında iyi bir zam alırlar… 
Ekonomist değiliz, bir ekonomi kitabımız yok. Ortodoks ekonomi nedir, heterodoks ekonomi nedir, epistemolojik kopuş nedir bilmeyiz ama cebimize giren çıkanı iyi biliriz. Asgari ücret, bir insanın aç ve açıkta kalmayacağı kadar alacağı ücrettir. Çok basit ve hafif işlerde çalışanlara ödenecek en düşük ücret olan asgari ücrete geçtiğimiz yıl müthiş bir zam yapıldı. Koca koca sendika başkanlarımızın bile istemeye utandığı oranda yapılan zamlarla 2021 yılında 2.825 olan asgari ücretlinin maaşı 5.500 liraya çıkarıldı. Oysa daha 20 yıl önce yani 2002 yılında asgari ücret 250 lira civarındaydı. 10 yıl sonra 2012 yılın da 940 lira, 2022 yılında 5.500 lira nereden nereye… 
Peki asgari ücret bu kadar arttıda biz Almanya’daki bir işçi gibi bir iki maaşımızla bir Audi, Mercedes, BMW alabildik mi ? Yılda iki üç defa başka bir ülkeye tatile gidebildik mi ? Üstelik tüm dünyada gelişen teknoloji ile ucuzlayan teknolojiye rağmen istediğimiz telefonu, televizyonu borçsuz harçsız alabildik mi? İlk cep telefonları çıktığında Almanya da basit bir cep telefonu 5 bin Euro iken bir iki yıl sonra çok daha kaliteli ve kapsamlı telefonlar. 50 , 100 Eurolara düştü, şebekeler bir yıllık sözleşme karşılığında İPhone 14 bilmem neyi müşterilerine bedava verirken teknoloji meraklısı ülkem insanı 40 bin lira ödüyor aynı telefona üstelik te maaşının 7 – 8 katı. 
Almanlar, pandemi den sonra 1,30 olan benzinin litre fiyatı 1,90 Euro ya çıktı diye, Peynir 3 Euro dan 3 buçuk 4 Euro ya çıktı diye kıyameti kopartırken bizde 2 lira dan 22 liraya çıkan benzine biz gülüp geçiyoruz. İşin dalgasındayız. Asgari ücretle çalışan, emekli olanlarımız kahveye çıkamıyor yanıma birileri oturur da çay söylersem ay başını getiremem diye. Ha AVM ler niye dolu, neden bu kadar yeni araba var diyenlerimiz de var. Dostlar, yapılan istatistiklere göre 84 milyonluk ülkem de AVM’lere giden 2 buçuk milyon insan var. Geri kalan 82 milyon ya fakirliğin karşılığında cenneti uman şükürcü kardeşlerimiz ya gidecek başka kapı bulamayan çaresiz insanlarımız. Otelleri dolduranlar da bu mutlu azınlık ve onlarla övünen şükürcü toplum. 
Ülkede ekonomi bozuksa iktidarlar değişir. Bizde iktidarı değiştirecek muhalefet te yok. Siyasi liderleri bırakmışız belediye başkanlarına umut bağlıyoruz. Onlarda ne adayız diyor ne değiliz diyor. Kıvıra kıvıra sırıtıyorlar. Siyasetten çaresiz, milli piyangodan ümitsiz, gelecekten habersiz yeni zamları bekliyoruz. Bakalım artan maaşlarımızla ne kadar fakirleşeceğiz ?