Vaatlerle umutlandığımız, hayallerle beklediğimiz. Bu sefer olacak inşallah diye beklediğimiz bir yılı daha geride bırakıyoruz.
En son iki yıl önce yazmıştık heyelanlı bölgenin durumunu, “Ara ara taşlar düşüyor, felaket geliyor” demiştik. Haber yayınlanır yayınlanmaz yetkililer harekete geçmiş, yazın heyelanlı bölgenin genişletileceği, göçüğe önlem alınacağı söylenmişti. Yetişmediği için de 2021’e kalmıştı. Oldu, olacak, oluyor derken 23 Kasım 2022’de sabaha karşı meydana gelen Düzce depreminde, depremin şiddetiyle düşen kayalar, az kalsın bir vatandaşımızın canına mal oluyordu. Şans bu ya; ‘Allah korudu’ öyle ya, bizde zaten ölenleri de, kurtulanları da ya Allah öldürür, ya Allah kurtarır. Biz olacakları görsek te, tehlikeyi sezsekte, hatalarımızı anlasak ta anlamazlıktan gelir, ‘duymadık, görmedik, bilmiyorduk’ der geçeriz. Yalandan kim ölmüş. Kötü bir şey olursa da onu bunu, ya da her zaman ki gibi haşa Allah’ı suçlarız. “ Allah öyle yazmış (mış)”  
Elimizdeki 630 yıllık adliyeyi aptallığımızdan kaptırdığımız gün, kara kara düşünmeye başladık. Oysa kapatılacak dendikten iki yıl sonra kapatılmıştı. Haberdardık yani olacaklardan. Osmanlı döneminde kadılık, Cumhuriyet döneminde Hakimlik olarak hizmet veren adliyemiz, sadece ve sadece siyasi yetersizlik ve halkın duyarsızlığı, sahip çıkmamasından dolayı kötü emelleri olan birileri tarafından kapatıldı. Biz de seyrettik. Ne zaman ki dağda bayırda bir yakınımız öldü saatlerce savcı bekledik. “ EYVAH” dedik ama artık kapı kilitlemek bir işe yaramıyordu. Zamanın Kaymakamı, Mehmet Boztepe’nin yönlendirmesi, zamanın savcısı Abdullah Çıtlak’ın mücadeleleri ile dürte dürte bir açık ceza evi açılması için verilen mücadelemiz kabul edildi, onaylandı. Ama ilgilenmediğimiz için unutuldu. Birkaç kez rafa kaldırıldı, indirildi. Kaldırıldı indirildi. Bir seçim öncesi acık dişimizi sıktık ve hakkımızı aldık. İhale yapıldı inşaat başladı. Hayda… adliyemiz kapatıldı diye ağlayanlar “kalın harmanda biz manda güdecektik” demeye başladı.  Fazla zırlamalarına gerek kalmadı. Ekonomik krizden etkilenen firma, artan fiyatlar karşısında daha fazla dayanmadı. Destek de bulamadı. “Alın kalın harmanınızı güdün mandalarınızı” deyip gitti. 
İlçe hastanemizin inşaatı da askıya alındı. Yılan hikayesine dönen Domaniç-Tunçbilek yolu bir yılda bin 100 metresi tamamlandı. Yıllardır kamulaştırma yapılmadığı için yüklenici firma tam performansla çalışamıyor. Domaniç -İnegöl yolu ise raflardan indirilip kaldırılmaya devam ediyor. Bu yıl bir de dar ve virajlı yollarımızda toplu trafik katliamı yaşadık. “ALLAHTAN” herhalde. Son yılların en kopuk dönemini yaşayan muhtarlar ne iş yapar nerelerde yaşar bilemiyoruz ama bildiğimiz gerçekler var. Köylerimiz dereden hijyenik olmayan, arsenik oranı yüksek olan su içmeye devam ediyor. Pazar Alanı Göleti ve Yeşil Köy Göletlerimiz akarken bizlerde bakmaya devam ediyoruz. 
Önümüz seçim üstelik son yılların en sert geçecek seçimlerine hazırlanıyoruz. Bir taraf Cumhuriyete geri dönelim diyor. Bir taraf Osmanlı dönemi gibi tek kişilik yönetimi çare olarak görüyor. Seçimler bir taraftan çok sert geçecek diğer taraftan çok bereketli geçecek. Çünkü her iki tarafta kesenin ağzını açacak. Bol keseden vaatler, imkanlar, paralar, hizmetler gelecek. Ha elbette “ALMASINI BİLENE” komşu ilçelerin neler kazanacağına, hep birlikte şahit olacağız. Biz de muhtemelen kıyıya köşeye kafamızı gömüp, godumun akp si, godumun chp si diyerek bir şeyler yapmaya çalışanlara destek olmak yerine bol keseden küfredeceğiz, köstek olacağız.
Ama Allah’tan umut kesilmez. Biz yine de umudumuzu kaybetmeyelim ve diyelim ki.  Bir kaçı istisna muhtarlarımız ortada olmayabilir. Bazı partiler kapısına kilit vurmuş olabilir. Bazı siyasiler hep bana diyebilir. Ama kim bilir belki de Domaniç diyenler, Domaniç için bir şeyler isteyebilir, bunun için mücadele edebilir. Olmayanları bırakıp olacaklara bakabilir.