Yazıma başlarken, geçen hafta 108. yılını kutladığımız, Türk'ün, Çanakkale zaferi kutlu olsun. Her bir Türk vatandaşına o ruhu, ‘Çanakkale ruhunu’ anlamak, anlatmak, yaşamak ve yaşatmak nasip olsun inşallah. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Çanakkale Zaferinin isimsiz Kahramanlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve hürmetle anıyorum. Ruhları şad  olsun.

Koca dağda kar var. Mart ayı bu sene Martlığını yaptı. Her şeye rağmen, bahar yeniden geldi, gelecek. 21 Mart Türk'ün bayramı Nevruz‬ kutlu olsun. Unutulmadın ki 'Nevruz' Türk'ün bayramıdır. İstanbul'un göbeğinde nevruz kutlaması adı altında bölücü terör örgütünün liderinin posterleriyle gösteri yapılmasını şiddette kınıyorum. Neyse mevzu derin. Yerim zaten dar. Bahar Şifasıyla ve umutlarıyla gelsin inşallah.

Ömür dediğin bir takvim yatağından ibaret. Biz insanoğlunun da hayatı, baharlar ve kışlar daha doğrusu mevsimsel olarak sürüp gidiyor. Çok şey kaçırıyoruz hayattan. Bende bu köşemde yıllardır üzerinde yaşadığımız, cennetten bir köşe olan Domaniç'i izin kaçırdığımız bir güzelliği olan tarihi ve kültürel mirasını ve zenginliklerini yazmaya çalışıyorum. Belki çoğumuzun tarih ve kültür ilgisini çekmediğinden midir bilemem tarihi ve kültürel turizm anlamında hep Söğüt ve Ahlat ilçelerinin gerisinde kalmışız.

Ama bir konu var ki, her birimizin meselesi aslında. "Domaniç ormanları". Her birimizin koltuklarını kabartarak övündüğümüz Domaniç dağlarının barındırdığı bitki ve hayvan türlerinden ziyade, yer altı kaynaklarında bilindik bir zenginliğidir. Altın, demir, bronz vb gibi. Düyun-u Umumiye ile birlikte 1881 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında, bizim Domaniç dağlarından İngilizlerin demir ve bakır madenlerini işlemiş olduklarını hepimiz biliriz. Bugün bile dağlarımızda demir cüruflarına rastlamak mümkündür. kalıntıları hala Bileylik, Eğri dere ve Kocakır ( Sarı çayır ) mevkilerde mevcut rahatlıkla görebilirsiniz. Şimdilerde ise maden aramaları aynı bölgelerde 30 yılı aşkındır yabancılar tarafından yapılmakta. Belki çıkmadı, bulunmadı, çıktığı zaman olacaklara Domaniçli ne kadar hazır. Domaniç'te maden aramaları, Domaniç’in doğasına ekolojik yapısına yönelik bir tehdittir. Saymakla bitiremeyeceğim olumsuzluklar doğurmaktadır. Sadece bir tanesini yazsam, SİYONÜR desem, düşünmek bile istemiyorum.

Şimdilerde ise ormanlarımız Sarıot köyümüzde açılacak mermer ocakları ile gündeme gelmektedir. Mermer ocakları konusunda, Sarıot köyü ve Sarıot Spor Kulübünün "Temiz hava geleceğimizden çalınamaz. Bu sebeple sende tribünde yerini al, doğa katliamına dur diye haykır" diyerek sosyal medyada başlattığı haklı mücadelelerinin yanındayım. Sarıot köylülerinin bu haklı mücadelelerinde Sivil Toplum Kuruluşlarının önü açılmalı ve gerekli destekler acil olarak siyasiler tarafından hak edildiği şekilde verilmelidir.

Bilinmesinde yarar görüyorum ki; Sarıot ormanları ben diyeyim 1970 sizler deyin 1960 yıllarında Sarıot köylülerinin kendi elleriyle diktikleri çalarım bu günlere gelen ormanlaşmış eserleridir. Bu arada mermer ocağının açılacağı bölgenin 'ardıç ormanı' olması daha bir önemlidir. Ardıç ormanları Domaniç'te az sayıda Sarıot, Saruhanlar, Karaköy ve Çukurca beldesi olmak üzere belli yerlerde mevcut ve korunması daha bi önem arz eden orman türleridir.

Hayatımızdan çok şey kaçırdığımız şu günlerde hep birlik olup Domaniç ormanlarına sahip çıkalım. Ormanlarımız gözümüzden kaçmasın. Şanlıurfa’da meydana gelen sel felaketinin açmış olduğu can ve mal kayıplarının ana nedeni coğrafi olarak karasal ve ormansız bir bölge olması değilmi zaten. Yarın bizim orman alanlarımızın yok olması ile sel başta olmak üzere toprak kayması gibi Afetler sonrasında doğabilecek ölümcül sonuçlara vesile olmasın. Kalın sağlıcakla.