Ay başını getiremeyenler,
Doyduğu için şükredenler,
Kahvede “Çaylar benden” diyenler,
Bir bardak çay için salya sümük masalara yancılık yapanlar,
Yıllarca okuduğu okulun sonunda bir de imtihana tabi tutulanlar, sınavda soruları çalınanlar, istediği değil tutturduğu okulda hayatına devam etmek zorunda kalanlar, aldığı diploma ile yaşlananlar.
Bir kapıda iş bulmak için parti parti dolaşanlar, bukalemunla yarışanlar.
Emekli maaşı ile AVM AVM dolaşıp lüks tatiller yapanlar, emekli maaşı artı ek işle karnını doyuramayanlar.
İçip içip bağıranlar, dağı taşı şişeye boğanlar.
Belediye parkında çekirdek çıtlatıp poşeti fırlatanlar, arkalarına dönüp “Belediye buraları temizlemiyor” diye nara atanlar…
Hutbede Hz. Ömer’in adaletini, Hz. Muhammed’in yoksulluğunu övenler; Mercedes’lere, Audi’lere binip gidenler.
Âleme talkımı verip kendileri salkımı yiyenler,
Besmele ile kumarhane açanlar,
Hem çalışıp hem çalanlar,
Dolandırayım derken dolandırılanlar,
Kimi kahve köşelerinde, kimi cami avlusunda, kimi siyasetin tam ortasında demlenenler.
Kel kafasına bakmadan kellere gülenler, cebinde dolarlarla dolaşıp dış güçlere sövenler.
“Hak, hukuk, adalet” diyerek, elde Kur’an, dilde Allah peygamber ile koltuğunu koruyanlar.
Mezarlığa bakıp bakıp “Ahan da zenginler de ölüyor” diye kendini teselli eden züğürtler.
Elinde tespih, başında sarık ile lüks yatlarda yüzenler.
Uzaydan bakınca zerre kadar yer kaplamayanlar, yeryüzünde böbürlenerek gezenler.
Çalışmak için yaşayanlar, yaşamak için çalışanlar.
Doymak için çalışanlar, bir türlü gözü doymayan, ölmeyecekmiş gibi çalışanlar.
Aradığını bulamayanlar, bulduğunu kullanamayanlar.
Ölmeden cenneti yaşayanlar, öldükten sonra cenneti yaşamak için dünyayı cehennem yapanlar.

Bana göre, benim ülkem tam da böyle oldu sevgili okur. Sen ne diyon?