Bir vapur çıktı yola… Adı Bandırma… Erdi Ata ile Samsun’a… Manşetler ve imzalar atılmıştı ancak, Türk “bitti” denildiğinde başlıyordu yaşamaya.

Vapur, açık deniz seyahat kabiliyeti olmayan, kısa mesafeli ve kapalı havzalarda kullanılan bir deniz taşıtını tarif eder. Durumun dramatikliğine bakınız: İngilizler’in Dünyaca meşhur Armadası İstanbul Boğazı’nı abluka altına almıştır. İngiltere’nin dev cüsseli gemileri şehri bir korku çemberi içerisine hapsetmiştir. İstanbul’da ezanın sustuğu bir felaketin tarifidir bu. Devlet’in temsilcisi sayılan Sultan sarayının içinde bir odadan diğerine geçerken İngiliz Teğmen’e tekmil verir hale gelmiştir. Ülke bir fiil işgal edilmiştir. İşte bu kasvet ve ümitsizlik içerisinde bir vapur İngiliz Armadası’nın ilgisini çekmeyerek İstanbul’dan ayrılmıştır. İngilizler’in “sakıncasız” olarak gördükleri bu vapur Yüce Türk Ulusu’nun kurtuluşunun fitilini ateşleyecek önderi taşımaktaydı.

Türk Osmanlı Devleti’nin çöküşü aslında yalnızca düşmana karşı alınmış bir yenilgi değil, ayrıca zamana karşı alınmış bir mağlubiyetti. Bir Osmanlı’yı devirebilmek için İngiliz, Fransız, İtalyan ve Rus aynı anda Türk Ülkesi’ne saldırmak zorunda kalmıştır. Yani Osmanlı’nın yenilgisi kesinlikle utanç verici bir hâl değildir.

Soruluyor: “Türk’ün devlet kurma geleneği nereden geliyor?”

Yıkmaktan tabii ki.

En son kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti bir hezeyanın içerisinde can havliyle hayatta kalabilmek için ortaya çıkardığımız devlettir. Peki bu devletin kimliği, şeceresi nedir? Büyük Hun İmparatorluğu, Batı Hun İmparatorluğu, Akhun İmparatorluğu, Avrupa Hun Devleti, Göktürk Devleti, Avar İmparatorluğu, Hazar İmparatorluğu, Uygur İmparatorluğu, Karahanlı Devleti, Gazneliler Devleti, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Harzemşah İmparatorluğu, Altınordu İmparatorluğu, Timur İmparatorluğu, Babür İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu. Bu devletler birdir. Bu devletler Türk Devletidir. Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerdir.

T.C.’nin 1950’li yıllara kadar Osmanlı Devleti’nden miras kalan uluslararası borcu ödemeye devam ettiği gerçeğini kimseler unutmamalıdır. Türkiye resmen Osmanlı’nın halefidir. Tüm bu gerçekler “cümle” kelimesi ile “hürriyet” kelimesinin birleşimi olan cumhuriyet kelimesine Türk’ün aşk duymasının ne kadar yerinde ve doğru olduğunu gösterir. Cumhuriyet demek dünümüzü canlı tutan yarınlara biçim vermek demek.

Mustafa Kemal İstanbul’dan ayrılırken tek emeli milletin özüne dalmaktır. Bu sebeple karayollarında eşkiyalardan geçilmeyen Anadolu’nun kıyılarından en uca doğru gitme gayesi vardır. Söylenenlere göre amacı Batum’a kadar gitmektir. Ve ancak Bandırma’nın bir istiap hâddi vardır. Gidilebilen en doğu nokta Samsun’dur.

19 Mayıs’ı bayram niteliğine kavuşturan; Türk’ün teşkilatlanma refleksi ve geleneğinin kanında yer alan bir kabiliyet olduğunun net bir şekilde anlaşıldığı gün olmasıdır. Atatürk Samsun’a geldiğinde bir gerçek hemen su yüzüne çıkar: Millet perişan ve ancak hazırdır. Vakit kaybedilmez. Hemen kongreler düzenlenir, milli sınırlar netçe belli edilir. Türk cümbür cemaat silah altına girer. Komutada ise insanlık tarihinin gördüğü en asker nefer; Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk

Kütahya’ya kadar girmiş olan düşman Türk askeri dehası sayesinde hızla bozguna uğratılır. Anadolu’nun bağrından “oluşan” Türk Silahlı Kuvvetleri deyim yerindeyse işgalcileri Anadolu’ya ayak bastığına pişman eder. Halen gezmek için gelirken bile bir iki kere daha düşünüyorlar. Anaya, ataya, vatana kast eden itilaf devletlerini bozguna uğratmak tam bir mucizedir. Bunun bugünkü eş değer kıyaslaması şöyledir: ABD, Rusya, Çin ve Almanya birleşip bir ülkeye saldırır ise ne olur? İşte bu sorunun cevabında yanılgıya sebep olacak mucizeyi Türk Kurtuluş Hareketi başarmıştır.

Anadolu’yu ebediyete kadar Türk Yurdu yapan Kurtuluş Savaşı’dır. Bu sadece Türk’ün alın yazısı değil, Anadolu’nun çizdiği istikamettir. Anadolu’nun tercihi ve muhafızı Türk’tür.

Rahmetli Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Samsun’da ve yurdun pek çok kısmında nasıl bir tablo gördü ise vatan müdafaası için atletik yapıda ve yani sportif neferlere ihtiyaç duyulduğunu gözlemlemiştir. Bu sayede çarpışmalar kazanıldığı tecrübe edilmiştir. Bu sebeple Türk’ün örgütlenme marifetinin nişanesi niteliğinde olan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı hepimize kutlu olsun. 25 yıl evvel olmakta olduğu gibi, tören alanları, statlar, caddeler dolsun. TV ve radyo kanallarında coşkulu marşlar çalsın. Türk Yıldızları semada geçit yapsın. Bayram hakkıyla ve layıkıyla kutlansın.

Milli Bayramlar’ı yurt dışında geçiren devlet temsilcilerinin şifasını diliyor ve bayramımızı, bize bu Cennet diyarı miras eden cümle Şehit Atamız’a hürmet ile dua ederek kutluyorum.