Amerikan sineması muhteşem filmlere imza atıyor. Büyük depremler, volkan patlamaları, uzaylıların istilaları, göktaşı yağmuru, açlık, susuzluk, kuraklık…
Bu kadarı da olmaz dediğimiz bazı filmlerin kat kat fazlasını yaşıyor yaşlı dünyamız.
Hollywood filmleri genelde eğitici, sosyal mesaj içerikli filmler oluyor ve halkını olası bir felakete hazırlıyor. Keşke bizim de öyle filmlerimiz olsa ama bizim TRT akşama kadar kefere kanı akıtıyor; diğerleri baldızla, üvey anne ile akla hayale gelmeyecek sapıklıkların yapılabileceğinin mesajını veriyor!
Konumuz, son zamanlar sık sık üstünde durduğumuz gibi: Afetler!
Birkaç yıl önce akşam saatlerinde, Aksu Köyü üzerinden Fındıcak’a giden bir traktörcü, Kıran yokuşunda devrilmişti. Sürücü traktörün altında kalmış ama kılına zarar gelmemişti. Traktörün “acilen” sürücünün üstünden bir vinç ile profesyonelce kaldırılması lazımdı; aksi halde traktör her an sürücünün üstüne kapanabilirdi.
Allahtan o günlerde Domaniçli bir girişimci dev bir vinç almıştı. Ayrık ağızlılarda konu enine boyuna tartışılıyordu:
“Domaniç’te bununla ne yapacaksa… Parayı nereden bulduysa… Çalmıştır, define bulmuştur…” derken bu vahim olay oldu.
Vinç alan girişimcimiz hakkında dedikodular yapıladursun, o anında olay yerine gelerek tereyağından kıl çeker gibi traktör sürücüsünü kurtardı. Bir can kurtuldu, bir eş dul kalmadı, çocuklar babasız kalmadı… Bugün o vinçten Domaniç’te çok sayıda var ve harıl harıl hizmet ediyorlar!
Yerli marketlerimizde ne ararsan var. Misafiri yemeğe götürecek onlarca güzel lokantamız var, kafelerimiz var, onlarca minibüsümüz, taksimiz, kamyonlarımız var. Eskisinden çok fazla itfaiyemiz var. Hastanemiz var.
Bu örnekte de görüldüğü gibi afet durumlarında kendi esnafımız, kendi girişimcilerimiz ne kadar güçlüyse işimiz o kadar kolaylaşıyor.
Çukurca orman yangınında elimizdeki imkânlar yetersiz kalmıştı. Domaniç Gazetesi olarak 4 gün dağlardan sürekli haber yaptık. Elimizdeki AA, DHA ve İHA ajansları temsilciliği ile yangının haber ve görüntülerini ulusal gündeme taşıdık. Memleketin her yerinden haberleri görenler yiyecek, içecek, insan ve makine gücüyle desteğe geldiler.
Merdiven altı sahte haberciler ise “İtfaiyeciler öldü, şunlar kayboldu…” gibi beğeni almak için kaynaksız, dayanaksız uydurma haberlerle ortalığı bulandırdılar.
Amerikan filmlerinde afetlerde tüm iletişim medya üzerinden sağlanıyor. Güçlü televizyonlar, yerel radyolar sürekli halkı bilgilendiriyor. Yaşayanlar bilir, yaşamayanlar Hollywood filmlerinden bilir.
Son 6 Şubat depremi gerçekten asrın depremidir. 11 ilimizi etkiledi. Depremde yanlış imar, kaçak binalar, imar affı, koordinasyon eksikliği, GSM sisteminin çöküşü, güçlü bir medyamız olmadığından… Besleme medyamızın bir kısmı “Hallettik, oldu da bitti maşallah” derken, bir kısmı “Kimse yok mu? Gelen giden yok!” diye ortalığı kasıp kavurdu.
Dememiz o ki dostlar: Afetlerde yerel imkânlar çok ama çok önemli!
Yaşadığımız apartmandan başlayıp mahalle, köy, kent… Her neyse, her konuda çok güçlü olmamız lazım. Önce bizim olanı destekleyip güçlendirerek yarınlarımızı güvence altına alabiliriz diyoruz!