İnsanlığın insanlıktan istifa edişidir. Türümüzün geçmişinde yer alan en büyük suçtur. Hz. Peygamberler’in katledilmeleriyle denk mertebede bir vahşet. Haksız, hukuksuz, adaletsiz ve gayri insani… Kölelik.

Bir insanoğlunun başka bir insan evladının sahibi olması. Biyonik robotlar gibi yani. Kölelerin tek yapabilecekleri hizmet etmek ve çoğalmak ve karın tokluğuna hayatta kalmaktır. Hepsi rızaları dışında köleleştirilmiştir tabii ki.

Tarihin bize sunduğu kaynaklarda Nil Nehri Havzası’nın hükümdarı olan Antik Mısır Uygarlığı’nın köleliği meşru bir ekonomik faaliyet saydıkları gösterilir. Burada Afrika kökenli olan zümrenin İbrani olanları köleleştirdikleri görülür. Kölelik denilen bu illetin Yaradan nezdinde oluşturduğu tepki yeryüzüne direkt ilahi mesaj gönderimi (Ayetler) ve Hz. Musa’nın taşıdığı ilahi anlatı ile görünür olmuştur. Allah’ın direkt rehberliğiyle İbraniler Kızıl Deniz’i aşmış. Kendilerini köle olarak tutmak isteyen Firavun’dan kurtulmayı başarmışlardır.

Ancak talih bu ya; İbraniler’in topraklarını Ulu Roma İmparatorluğu fethetmiştir. Ve Roma “yasaları”nda kölelik serbesttir. Bunun üzerine Şehr-i Mukaddes içinde ve pazarlarında açık bir biçimde köle ticareti yapılır olmuş. Kölelik şimdiki Dünya’nın elektriği gibi bir hâl almış. Ekonomik çarkların dönmesi için şartmış. Bu esnada Yaradan tekrar direkt müdahalede bulunur ve Kendinden olma Hz. İsa’nın sözcülüğünde insanlığa seslenir. Bu anlatılarda Hz. İsa’nın kölelik hakkında buyurduğu mesajlar açık bir biçimde insanın diğer insanların özgürlüğüne kast etmemesini öğütlüyordu. Piyasalar bu sebeple Hz. İsa’dan nefret etmeye sürüklendiler. Bugün New York Borsası’nın nefret ettiği bir kişinin başına ne gelebilir? Hz. İsa’ya yetişkinliği, babalığı çok gören bu ekonomidir ki İsa Peygamber’i çarmıha germiştir.

Bundan sonra işin deyimi yerindeyse cılkı çıkmıştır. Köle pazarları, köle piyasası, meşhur köleler, mutfak köleleri, tuvalet köleleri, inşaat köleleri, çiftçi köleler vs. Allah yeniden ve tekrar doğruca müdahalede bulunur ve Hz. Peygamber Muhammed’in ileticiliğinde köleliği yasaklar. Ve bu kez o illetle mücadele için farklı bir yol takip edilir: Hz. Muhammed köleliğe karşı Cihad ilân eder. Önceki peygamberlere göz kırpmadan kıyan ekonomik çarkların çatık kaşları Hz. Muhammed’e yönelir. Ancak Hz. Peygamber müşriklere göz açtırmaz. Suikast denemelerini bertaraf eder. Meydan savaşlarında mutlak zaferler elde eder.

Hz. Peygamber Muhammed’in izindeki Türk Devleti ve Divanı ve Halkı köleliği red etti. Selçuklu İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu şehirlerinde ve karasularında köle ticareti yasaklandı. Bazıları “Yahu onca kürek cezalısı forsa vardı. Ünlü yazar Cervantes bile Türk gemisinde kürek mahkumuydu.” diyorlar. Yalan sayılmaz. Ve ancak şöyle bir durum var: kölelik ile esirlik farklı kelimelerdir. Köle bir insanın tüm insani haklarının yok sayılmasıdır. Esir ise bir savaş esnasında seni öldürmeye çalışan birini öldürmeden etkisiz hale getirip alıkoymaktır. İkincisi oldukça merhametli bir insani yaklaşım aslında.

Peki ekonominin olmazsa olmazı köleler olmadan Selçuklu ve Osmanlı’da bütçe nasıl zengin tutuluyordu öyleyse? Bunun cevabı savaş gelirleridir. “Yağma mı yani?” Hayır. Yağma değil. Yağma da tıpkı kölelik gibi yasak. Yasak kardeşim. Gayri insani ise tahammül gösterilmiyor bizde. Peki savaş geliri nedir? Örneğin savaşılan bir ülke kesin bir mağlubiyet aldıktan sonra barış antlaşması şartları

ortaya konulur ve mesela takip eden 5 yıl için her yıl 10.000 Düka savaş tazminatı talep edilir. Bunlar çok yüksek miktarlardır. Bu sayede ne Selçuklu, ne de Osmanlı çok derin ekonomik buhranlar yaşamamıştır. Ta ki;

Ta ki Akdeniz bir Türk Gölü halini alıp Avrupa ve Asya ticaret rotalarının tam bir Osmanlı hakimiyetine girmesiyle Batı Avrupa Krallıkları’nın yeni ve alternatif yollar arayışı içerisine düşüp kazara Amerika Kıtası’nı keşfetmesine kadar. Bu keşif Osmanlı’yı göçertmiştir. Çünkü bu keşif kölelik illetinin tekrar hortlamasına neden olmuştur. Devasa Amerikan coğrafyasını keşfeden Batı Avrupalılar bu topraklardan faydalanmak için yoğun bir iş gücüne ihtiyaç duydular. Kendi tebaaları buna pek niyetli değildiler. Bunun üzerine Afrika’ya çullandılar. Afrika’nın Türk İmparatorluğu dışında kalan tüm topraklarından Afrikalılar’ı yakalayıp gemilere doldurdular. Bu gemilerde insanları sardalye gibi yatırır ve zincirlerler. Yelkenli gemi okyanusu 2 ayda aşacakken bu insanlar bir kere bile ayağa kalkamazlar. Oldukları yerlere dışkılarlar. Aynı yerde suratlarına atılan çeyrek kepçe bulamacı yerler. Aralarında ölenler bile kaldırılmaz. Cesetlerin, kusmuk ve dışkı kokusunun içinde taşınan mallardır köleler. İşte bu köleliktir ki Osmanlı’yı bitirmiştir.

Şöyle ki; İngiltere, Fransa, Hollanda, İspanya, Portekiz gibi Osmanlı ile rekabet etmeye çalışan ülkelerde işgücü bir anda bedavaya gelmiştir. Bu esnada Vatikan’ın “Yapmayın. Etmeyin. Kölelik kötüdür.” dememesi bu Batı Avrupalılar’ın işledikleri insanlık suçunu meşrulaştırmalarını sağlamıştır.

Daha sırada sanayi devrimi vardır. Türk Osmanlı İmparatorluğu sanayi devrimini gerçekleştirecek kabiliyettedir. Ve ancak bu geciktirilmektedir. Çünkü sanayi devrimi demek tıpkı Amerika’nın keşfinde olduğu gibi muazzam miktarda iş gücü ihtiyacı demek olacaktır. Batı Avrupa’da bu iş gücü kölelerdir. Osmanlı’da ise bu iş gücü sözleşmeli, kontratlı, kayıtlı çalışanlardır. Bu durum haksız rekabeti ortaya çıkarmaktadır. Batı Avrupa haksız rekabet şartlarını sömürerek zenginleşmektedir. Bu sebeple Türk Osmanlı İmparatorluğu endüstriyel reform hareketlerini yavaşlatma eğilimi göstermiştir. Bir fabrikada 5.000 kişinin çalıştığı bir dönem yaşanmaktadır. Köleliği kullananlar için iş gücü bedava olunca köleliği yasaklayanlar için uygun rekabet şartları ortadan kalkmıştır. Yani Osmanlı’nın tımarlı vergilendirme ve sosyal hizmet sistemi vahşice insanları köleleştiren İngiltere ile yarışamazdı. Bu mümkün değil. Birinde çalışanlar bedava, birinde hak var; hukuk ve dava.

Dahiyane fikirlerin uçuştuğu uluslararası ekonomik çevreler nedense halen kölelikten mağdur olmuş milyonlarca insan evladının görmüş olduğu zararı karşılamanın bir yolunu düşünmemiştir.

Niye denmiş köle? Öl daha iyi diye.

İçinde bulunduğumuz günlerin şartlarını kölelik ile kıyaslayanlar oluyor bazen. “Ofisteyiz sabahtan akşama kadar.”, “Atölyede sabaha kadar doğru dürüst nefes alamıyoruz.”, “Bu maaşla nereye kadar?” deyip “Köle gibi çalışıyoruz.” diyoruz. Demeyelim. Allah muhafaza. Kölelik bambaşka bir şey. İnsanı danadan ucuz yapan şeydir kölelik.

Parayı veren düdüğü çalar. Maksat düdük olmamakta.