Eskiden hasta olmaz hoşaf gibi olurduk.
Eskiden ishal değil ötürük olurduk.
Eskiden kanser değil ince hasta olurduk.
Eskiden korana değil nezle olurduk.
Eskiden apandist, bağırsak, mide ve törevleri gibi hastalıklar yerine sadece karnımız ağrırdı.
Eskiden yediklerimizden içtiklerimizden çok yaptıklarımızdan dolayı hastalanırdık.
Cünüpken su içmiş.
Abdestlikte oynamış.
Küllüğe işemiş.
Cin girmiş, şeytan çarpmış, besmelesiz yemek yemiş, büyü yapmışlar falan filan…
Eskiden şeker, tansiyon, kolesterol, zengin hastalığıydı. Bizim köye asla gelmez, köylülere bir şey yapamazdı.
Panik atak, manik atak, agorafobi, bilmem ne fobi bilmezdik. Öyle ya bunlar zaten sosyete hastalığıydı…
Eskiden hasta olan evinde yatar, dost ve akrabalar, paraya kıyar, portakal, elma, şeftali gibi her zaman her yerde bulunmayan bir şey alır, hasta bakmaya giderdi.
Şimdi kemoterapi gören, kafasına peruğu takıp çalışmaya devam ediyor.
Nerde o eski hastalıklar, nerede o eski tedaviler. Otlarla, dualı sularla tedavi edilir. Edilmezse takdiri ilahi, hepimizin gideceği yer orası, mekânı cennet olsun !
Mesela ben hasta doğmuşum. Babam, zırlamamdan rahatsız olduğu için anam bahçede karıkların arasında yatarmış mış. Ölecek diye beklerken, Çukurca'da biri çocuğuna iğne yaptırmış da çocuğu iyi olmuş diye duymuşlar. Anam beni sırtına aldığı gibi 5 km uzaklıktaki komşu köye götürmüş. O çocuğun iğnelerinden birini bana yapmışlar. Tek iğnede iyileşmişim…
İlk okul çağına geldiğimde yine aynı hastalık. Bu sefer de komşunun çocuğuna verilen fitil çare olmuş. İlkokul son sınıflarda yine hastalık. Anam almış sırtına ver elini Asaköy pazarı. Doktor muayene etti. Bir sürü ilaç verdi.
Arkadaş karnım soğulcan doluymuş ya benim….
Yıllarca Ninemin dualı suları, komşunun fitilleri, ötekinin iğneleri derken sorunu kökünden çözmüşüz.
Eee öldürmeyen Allah öldürmüyor (muş)
Aradan geçmiş 50 yıl ve hala komşudan ödünç ilaç alan, işi cinlere büyücülere bağlayan, Arapça da şifa arayanlarımız var.
Saçlarına nazar değdi zannettiğimiz Rahmetli, meğer kanserden ölmüş. Karnı ağrıyorsa üşütmüştür diye sıcak fırına konulan Aysel teyzenin meğer apandisti
patlamış.
Örnekler bir değil bini geçer. Afrika belgesellerine bakarken hep eski köyümüzdeki gelenekler gelir aklıma.
Dünden bugüne bakınca geliştiğimizi düşünüyoruz da acaba gelişmiş ülkelere bakınca biz daha nerelerdeyiz demekten de kendimizi alıkoyamıyoruz.