Beş torunumun dördüncüsü mucizevi bir şekilde ölümden döndü. Oynadıkları top bizim avlunun dibine atılan hurdalığın içine düşmüş, çocuk da topu alayım derken demir ve cam kırıklarından oluşan hurdaların içine düşmüş. Sol kol, bilekten dirseğe kadar üçgen gibi kesilmiş, kopan et parçası sallanırken sol gözünün altından da bir parça et kopmuş. Vatandaş sökülen inşaatın molozlarını bizim evin arkasındaki tarlasına tam da bizim duvarın dibine attı. Uyarılarım sonuçsuz kalınca durumu belediye ilettim, o da yetmedi. Zamanın kaymakamına söyledim. Ne molozların üstü kapatıldı ne de kaldırıldı. Yıllardır her gelen hurdacıya hurdaların benim olmadığını anlatmak zorunda kaldım. Çocukların başına bir olay gelmediği gibi, cam kırıklarından yaz aylarında çıkması muhtemel yangın da çıkmadı. Hani bizde meşhur söz var ya, “ Bir şey olmaz canım” Yine beklenen oldu ve bu sefer de benim torunum ölümden döndü. Kolunda sallanan et parçasıyla torunumu Domaniç İlçe hastanesine kaldırdık. Hastane personelimiz, doktoru, hemşiresi ile insan üstü müdahale ile bizim hastanede yapılabilecek en iyi işi yaptılar. Kendilerine canı gönülden teşekkür ederim ! Tavşanlı Doç. Dr. Mustafa Kalemli Hastanesine ambulansla yetiştirilen torunum ameliyata alındı. İki gün hastanede kaldı. Şimdilik durumu iyi. Hayat devam ediyor. Bir taraf hastasıyla, yaralısıyla, ölüsüyle göz yaşı dökerken; diğer tarafta da düğünler devam ediyor. Malum düğün sezonu. İlçemizde tek düğün salonu var. Düğünlerimiz genelde sokaklarda yapılıyor. Şans bu ya bu hafta bir düğün eski işçi lokali önünde bir başka düğün belediyenin yeni yaptığı sosyal tesis önünde. Sanatçı diyemiyorum. Sanatçı duyarlıdır, diğerkamdır, hassastır. Bizde ki düğün çalgıcılarının bir kısmı öyle ses meraklısı ki hoparlörler acı acı bağırırken bas sesi ile de 5 kilometre etrafta ne kadar ev varsa camlarını zekat keçisi gibi titretir. Düğünlere bin kişi davet edilir. Gelen gider, en yakınlar kalır. Düğünler 50 ila 150 kişiyle polis susturana kadar devam eder. Elli kişilik kalabalığa sesini duyurması gereken çalgıcının sesi tüm ilçeyi gürültüye boğar. Herkes rahatsızdır ama kimse sesini çıkarmaz. Bir zamanlar müzisyen bir kaymakam gelmişti ve ilçemize olması gereken desibeli geçenleri önce uyarmıştı sonra ceza ile baya terbiye etmişti. Dostlar, hani arabada yüksek sesle mahalle arasında hava atan gençler var ya. (Ben de öyleydim) Sen arabada cıstık cıstık sesle dolaşırken zannedersin ki sana bakan herkes arabadan çıkan sese imreniyor. Sonra anlarsın ki sana bakanlar aslında sana küfrediyordur. Bunu anladığında yaptığına utanırsın. Düğünlerde de durum maalesef aynı. Düğüne gelenler gürültüden dolayı düğünü terk ederken, düğünle alakası olmadığı halde 5 kilometre etraftaki ahali sana beddua eder. Bir düğünde dostlar toplanmış sohbet ediyor, gençler ortada dans ediyorsa o düğünü büyük bir sanatçı çalıyordur. Bir düğünde gelen hediyesini takıp kaçıyorsa, ortada üç beş akraba oynayacak adam toplamaya çalışıyorsa bilin ki o düğünü çalan gürültücü çalgıcı, işi bilmeyen sanatçı ruhu olmayan seviyesiz biridir. Düğünlerinizde bunlara dikkat edin. Siz eğlenirken gürültü çıkartırken birileri de ölüsünün, hastasının başında olduğunu unutmayın ! Sahipsiz Domaniç’in sahipleri ses çıkarmadığı için hafta sonlarımız kabus gibi geçiyor. Defalarca yazdık. Gürültücü çalgıcı düğüncüleri, çok bağıran imam cemaati dağıtır. Sorumlular ses çıkarmadığı sürece de bu iş böyle devam eder.