Dağda çoban, köyde çiftçi, işçi pazarında amele, mahallede bakkal, okulda öğretmen, hastanede doktor, dairede amir, fabrikada müdür, sosyetede büyük patron, siyasette makam sahibi… Ne olursan ol, Kim olursan ol, doğarsın, büyürsün, ölürsün ! Böyle olacağını da bilirsin de yine de mücadele edersin !  Ne gerek var ?

Okuyup bir yerlere gelmektir derdin. Sabahlara kadar uyumaz ders çalışırsın, her sene bir üst sınıfa çıkarsın, ders çalışmaktan genç yaşta gözlükleri takarsın, sonunda hedefe ulaşırsın ama artık sen, sen değilsindir. Emekliliğe kaç yıl kaldı hesabı yaparken, emekli maaşı ile nasıl geçinirim derdine düşer, hastalanır erkenden geberir gidersin ! Ne gerek var ?

İster yaylada hayvan üret, ister fabrikada uçak üret. Bitmeyen hırsınla daha fazlasını istersin. İstediğini alsan da zaman gelir kazandığını yiyemezsin ! Ne gerek var ?

Gazeteci olursun. Halkını olanlardan haberdar edersin. Geceni gündüzüne katar, kâh tepelere çıkar, kâh çukurlara inersin. Mağduru korumayı kendine görev bilir, kelle koltukta hakkı yenenin hakkını ararsın . Her defasında hakkını aradığın sana sırtını döner, hak yiyen sana söver. Kral çıplak diye diye kendini paralarken, ortada çırılçıplak kalakalırsın ! Ne gerek var ?

Rahmetli; “Çok çalışkandı” derler, çok fedakardı, çok dürüsttü, çok ahlaklıydı, çok başarılıydı derler belki ardından. Oysa yaşarken seni kimse alkışlamamış, yaptığın iyiliklere bir teşekkür bile etmemişlerdi. Yaptıklarının karşılığını yaşarken alamadıysan… Ne gerek var ?

Ben çektim çocuklarım çekmesin dersin. Saçını süpürge edersin. Tırnaklarınla kazıyarak dağı bağ yapar, evlatlarına verirsin. Sonra da kıyıda köşede bir salkım üzüm alıp gelseler diye beklerken dengilir gidersin ! Ne gerek var ?

Çevremizde hep görmüşüzdür, iyilere kimse saygı duymaz. Verene teşekkür edilmez. Dürüst olana saygı duyulmaz…

Ezene, sömürene, kullanana, horlayana biat edilir de, hakkını savunana, refahın için çalışana, sana hizmet edene, yolunu açana, arkanı toplayana saygı duyulmaz.

“Ne gerek var ?” dersin ! Gördüğün muamelenin farkındasın, bir köşeye oturup gizli gizli ağlarsın ! İsyanın daha çok kendinedir; “ Neden böyleyim” dersin. Nankörlere, vefasızlara kızamazsın da kendi kendine küfredersin.

Aşkındır seni maşukuna kurban eden ! Seversin istinasız, karşılıksız. Bir eyvallah, bir teşekkür bir tebessümcüktür beklediğin.

Ömrünün son demlerinde “günaydın” dercesine sorarsın kendine; 

Hakikaten değer miydi ?  Ne gerek vardı?