İnsan ne ister ? Bu soruya verilecek tek bir cevap yoktur. Yeryüzünde ne kadar insan varsa o kadar fikir, o kadar akıl, o kadar inanç var. Herkes rızkının peşinde koşturur. Kimi sorumluluk almak istemez el işinde, emir altında çalışır. Kimi bağımsızlığı sever ekmeğini taştan çıkartır. Kimi gürültülü, hareketli kalabalıklarda yani şehirlerde yaşamak ister. Kimi sessiz sakin küçük köylerde yaşamak ister. Köyde doğup şehre göçende var. Şehirde doğup köye göçende... Şehrin imkanları vardır. Müşteri potansiyeli yeterli olduğu için market, hastane, postane, sinama, disko, bar pavyon ve okullar şehirlerdedir. İşçi potansiyeli olduğu için fabrikalar şehirlerde kurulur. Şehrin sorunları vardır. “Nerede çokluk orada bokluk” şehirlerde kim kimin nesi bilemezsin, hırlısı hırsızı şehirdedir. Trafik, gürültü, şehrin kuralları, apartman kuralları... Koca şehirde binlerce insanla yaşarsın ama çıkacak bahçen, kafa dinleyecek bir köşen yarenleşecek dostun, arkadaşların olmaz. Koca şehirde, kocaman kocaman evlerde kalabalıklar içinde yapayalnız yaşarsın. Düğünlerini üç beş kişi ile yapar cenazeni birkaç kişiyle gömersin. Akşam bir tepeye çıkıp doğayı seyredemez. Karınla kızınla sokaklarda güvenle gezemezsin. Köylerde imkanlar vardır. Küçücük köyünün tamamı tanıdıktır. Düğününde, cenazende kalabalık olur. Hava , su temiz; sebze, meyve, et ,süt, yumurta taze olur. İnsanlar daha saf ve sade olur. Küçücük evinin koca bahçesinde ister yan gelir yatar ister mangal partisi yaparsın. Gece yarılarına kadar sokaklarda karınla, kızınla güvenle dolaşırsın. Köylerde sessiz, sakin ve doğal komşuluklar, akrabalıklar, arkadaşlıklar, yardımlaşmalar vardır. Kısacası köyde hayat vardır. Köylerin sorunları vardır. Yolu yoktur, suyu yetersizdir, internet telefon çekmez, hastalansan hastaneye ulaşman zordur, istediğin okulu gidemez, markette her aradığını bulamazsın. Domaniç’in toplam nüfusu 30 küsür binmiş. Yarıdan fazlası, çoğunluğu İnegöl’de olmak üzere göç edip gitmiş. Geri kalan 14 bin Domaniçli’nin diğer yarısı da İnegöl’e işi için gider gelirmiş. Her yerel seçimlerde bir deli kuyuya bir taş atar. İnegöl il oluyor der. Binlerce Domaniçli de o taşı oradan çıkarmak için birbirine girer. 'İnegöl’e bağlanırsak şöyle gelişiriz böyle zengin oluruz' diyenlerle, “Huzurumuz kaçar” diyenler günlerce tartışır tartışır sonra İnegöl’e bağlanma meselesi bir dahaki seçimlere kadar unutulur gider. Komşumuz İnegöl’ün bir çok ilçe ve köyleri yanı başımızda. Görüyoruz. O köylerde insanlar, özel uçakları ile Japonya’ya kahvaltıya gider. Yatlarında partiler verir. Mercedes arabaları ile köyün otoban yollarında drift çekerler. Hafta sonları da Domaniç dağlarına pikniğe gelirler. Haydaa! İnegöl huzuru bizde arıyor. Biz de, İnegöl basının iddiasına göre İnegöl’e bağlanmak için can atıyoruz. Ramazan boyunca köylerimizde çekim yaptık. Mesela bir Berçin köyümüz var. Küçücük hatta en küçük köylerimizden. Tertemiz, huzurlu, her mahallede çeşmesi, doğal bir kır düğün salonu, birbirine bağlı köyün gençleri sürekli köyleri için bir şeyler yaparlar. Köyün sıcak asfalt yolu var. Suyu var. Tek bir bokluk görmedik köyde. Sokaklar simetrik. Birkaç küçük dokunuşla çok daha güzel olacak bir köyümüz. Köyler gördük kocaman içinde yüzlerce halk yaşıyor; bokluklar, kıvrım kıvrım yollar, çöpler, yol yok, su yok, sefalet diz boyu. Kimse de bu işten şikayetçi değil birkaç çatlak ses çıksada arada… Dostlar, İstanbul’da evden hastaneye ambulansla 1 saat'te varırsınız. Domaniç’te de evden Kütahya veya İnegöl’deki hastaneye 45 dakikada varırsınız. Nerede yaşadığınız değil nasıl yaşadığınız önemli. Nüfus değil kalite önemli. İnsanlar değil insan önemli. Yaşadığı ülkede kurtarıcı lider bekleyen yaşadığı köyde başkalarından iş bekleyen yaşadığı şehirde sessizlik ve huzur bekleyen aptallardan olacağımıza, yaşadığımız yeri cennete çevirenlerden olalım.