Geçtiğimiz günlerde Domaniç Gazetesinde TUİK verilerine göre yapılan bir haber de, Domaniç’te son yıllarda ölüm oranının yaklaşık iki katına çıktığı haberini yayınladık.

Sonra bazı kaynaklarda 2005’ten beri ülkemizde ölüm oranlarının üç kata çıktığını gördük.

Zaten sokakta da, “ Ne çok ölen var” diye mırıldanmaya başladık.

Genç yaşta insanlarımız pat diye ölüyor, ah vah deyip üç gün sonra unutuyoruz ki ardından bir ölüm haberi daha geliyor.

Ölümlerin artmasının nedeni, ne bilen var mı ?

Hastalıklar arttı mı, artırıldı mı ? Yoksa gelecek kaygısı sağlımızı mı bozdu ? Ben de dahil cep telefonu kullanımında dünya birincisiyiz acaba telefonların yaydığı radyasyona mı kurban gidiyoruz ?

Eskiden bağda bahçede çalışırdık. İşler fiziksel olarak daha ağırdı. Teknolojik gelişmelerden dolayı çalışma ritmimiz mi bozuldu ?

Üç apartman ötedeki iş yerimize arabayla gidiyoruz. Hareketsizlik mi bizi bozdu ?

Film sektörümüz çok gelişti. Belki de dünyanın en fazla dizi üreten hatta çok güzel diziler yapan ülkesi olduk. Her akşam bir dizinin başında üç saat çekirdek çıtlatıyoruz. Yoksa sebep diziler mi ?

Ekonomik makas açıldıkça açıldı. Ülkenin yarıdan fazlası açlık sınırının altında yaşıyor. Karın doyurmakla beslenmek aynı şey değil. Yoksa açlıktan mı ölüyoruz ?

Açlık, yoksulluk hat safhada. Halkın büyük bölümü sosyal yardımlarla yaşıyor. Kimine belediye bakıyor, kimine sosyal yardımlaşma, kimine konu komşu. Bağımsız ruh ile dünyaya gelen insan, yardımla yaşamaya psikolojik olarak alışsa da fizyolojik olarak alışamadığından mı vücut intihar ediyor ?

Domaniç’te yıllık hastaneye gelenlerin rakamı, yüzbinlerle telafi ediliyor. Oysa toplam nüfus 14 bin. Hastalık hastası mıyız ? Yıllar önce bir doktorun bana dediği doğrumu ? “ Domaniç’te yapacak bir şey yok. Sosyal faaliyet yok. Kadınlar evden çıkıp farklı bir gün geçirmek için hastalık bahanesi ile hastaneye geliyor” demişti ilçemizin sevilen bir doktoru.

Dostlar ölüyoruz hem de erkenden ölüyoruz. Yetersiz beslenmeden yüzde 99’umuzun B12 vitamini eksik bu yüzden de çok çabuk unutuyoruz. Evlatlarımız ölüyor, anne babalarımız erken yaşta ölüyor, arkasında üç gün yas tutup B12 yetersizliğinden unutuveriyoruz.

Sormuyoruz, sorgulamıyoruz boşu boşuna ölüp gidiyoruz. Nerede bizim buruş buruş olmuş güler yüzleri ile masal anlatan ninelerimiz ? Ak sakalını sıvazlayan 90 lık, asırlık dedelerimiz, Domaniç ve köylerini dolaşsak iki elin parmaklarını dolduramayız. Oysa biz yörüğüz, yürüyeniz, doğal ve sağlıklı yaşamdır kültürümüz geleneğimiz. Ne oluyor da bu kadar çabuk bu kadar erken bu kadar kolay ölüyoruz ?