Yakayı bir ideolojiye kaptırmamış, bağımsız ve özgür ruhlu insanların kafaları hayli karışık.

AVM’ler dolu, yollarda lüks araç sayısı arttı, eskiden her evde bir telefon bile yokken günümüzde her evin tüm bireylerinde ağır pahalı, markalı birer cep telefonu var.  Eskiden sadece zenginler lokantalarda, restoranlarda ailecek yemek yerken şimdi herkes bir yerlerde hatta eskiye göre daha lüks yerlerde yemek yiyebiliyor.

Eskiden Birinci, İkinci, Üçüncü, Asker, Bafra, Gelincik sigaraları vardı. Çok ucuzdu ama herkes alamaz ya da bulamazdı. Bulanlarda, evde kahvede, büroda hatta hastane de bile topluca sigara içer bulundukları ortamı dumana boğarlardı.

Eskiden rakı, bira, şarap, garibanlar için ispirto, kolonya vardı. İçenler bulabilenler içerdi hem de her yerde. Şimdi sigara da içki de içmek çoğu yerde yasak ama bin bir çeşit içki ve sigara var ve dünyanın en pahalı içkisi sigarası bizde. Herkes bulabiliyor içebiliyor. 

Son dört beş yıldır bir de içtiğini oturduğu yere, geçtiği caddeye atan bir nesil türedi.

Eskiden bizim köyde bile yüzlerce dönüm haşhaş ekilirdi. Herkesin evinde yumruk gibi haşhaş sakızı bulunur, ağrılara sürülür bazen de midesi başı ağrıyanlara çekirdek kadar bir parça yedirilir kimse onun bir uyuşturucu olduğunu bile bilmezdi. 

Günümüzde haşhaş ekimi de her türlü uyuşturucu da yasak ama pudra şekeri niyetine bin bir çeşit uyuşturucuyu istediğiniz yerde bulabilir, kullanabilirsiniz. Yeter ki basına yakalanmayın. Polis içicilere kanunen bir şey diyemiyor. 

 “Parayı nerden buluyorlar” demeden edemiyorsunuz. Eskiden camilerde cemaatin tuttuğu hocalar vardı. 

Çıplak sesle ezan okur, namaz kıldırır, camiyi temiz tutardı. Camiler tıklım tıklım dolardı. Şimdi, asli görevi denetlemek olan DİYANET’in maaşlı imamları var. 

Ezanı bir kişi okuyor, tüm çevre minarelerde, köylerde camlar sesten titriyor. Camilerde alttan ısıtmalı sistem bile var. Ama cemaat yok, abdesthanelerde sular boşa akıyor. Paralı tuvaletleri pislik götürüyor. 

Şimdi yazının başında dedik ya, yakayı bir ideolojiye kaptırmayanlar bunları sorgulaya dursun kaptıranlardan bir taraf diyor ki; “Ülke borç batağında, açız, açıktayız, yoksuluz, maaşlarımız yetmiyor”

Öteki taraf da diyor ki. 

“Ne alaka kardeşim? Durumumuz gayet iyi. Oteller restoranlar dolu, lüks araç satışları tavan yaptı,villa da rezistansta oturanların sayısı arttı. Halk refah içinde yüzüyor uçuyoruz ! Memlekette 120 bin lira maaş alanda var 4 bin 500 lira alanda. Çoğunluk ise 7.500 lira bandındaki emekliler öğretmenler, doktorlar, hakimler savcılar. Her kesimin kendi içinde maaş farklılıkları var ve makas aralığı inanılmaz boyutta. Hem herkes çok mutlu her şeyi var. Hem her kes çok mutsuz hiçbir istediğini yapamıyor. Coğrafi çevremiz ateş çemberi.  Müslüman komşularımız, kıyasıya savaşıyor kan gövdeyi götürüyor “Allahuekber” diyerek birbirlerini öldürüyor. 

Yahudiler, Müslümanları öldürüyor topraklarını işgal ediyor. 

Diğer Müslümanlar da, ya Yahudileri destekliyor ya da gülüp geçiyor. 

Yukarıda eski Yoldaşlar birbirine girmiş kan akıtıyor. 

Ülke içinde dünyanın en büyük depremleri afetleri oluyor. 

Düne kadar kendi yağı ile kavrulan ülkeyiz diye hava atan biz bugün savaşan komşularımızdan et süt, patates soğan hatta saman alıyoruz. 
Halkada, yerli ve milli olduk diyoruz. 

Biz bu durumda hala yıkılmadık, yıkılmıyoruz ayaktayız, var mı bu duruma ideolojik bakmadan açıklayabilecek biri ? 

Biz şimdi ne durumdayız ?