Haberler o kadar avaz avaz bağırıyor ki duymamamız, bilmememiz imkansız: Donanmamıza ve milli envanterimize dev ve oldukça etkili gemiler katılıyor. Barbaros Hayrettin Paşa sismik arama gemisini neredeyse herkes biliyor. Oruç Reis, Kanuni ve Fatih sondaj gemileri tüm ülkenin gündeminde. Hele bir TCG Anadolu gemimiz var ki sanki yüzen bir destan. Hepsinin menzili açık, limanı bol olsun inşallah.

Gelin bu gemilerin etrafında şekillenebilecek bazı konuları gündeme taşıyalım: Barbaros, Oruç Reis, Kanuni ile Fatih gemileri petrol arama ve çıkarma gemileridir. Türkiye son dönemde bir “petrol hamlesi” yapmaya çabalıyor gibi görünüyor. Bu 4 geminin Türkiye'ye maliyeti yaklaşık 100 milyar Türk Lirası'dır. 

Peki yüzyıllardır çıkarılamayan Türk petrolü ile ilgili durum nedir? Sizleri sıkmadan hemen kısaca şöyle özetleyeyim: Türkiye'nin günde 100.000 varil petrol çıkarma kapasitesi var. Komşumuz sayılabilecek olan Suudistan günde 10.400.000 (on milyon dört yüz bin) varil petrol çıkarabiliyor. Öte yandan okyanusun öte tarafındaki Venezuela günde yaklaşık 3.100.000 (üç milyon yüz bin) varil çıkarıyor. Tablo bu iken günde 100.000 varil kapasite çıkarılması ekonomik bir değer midir sorgulamak gerekiyor. Yani astarı yüzünden pahalıya gelen bir durum söz konusu. 

T.C. 100 yıldır sınırları dahilinde petrol olduğunu bilmiyor muydu? Böyle bir şey mümkün müdür? Hayır. Tabii ki Türk devleti bu petrolün farkındaydı. Ve ancak bu petrol çıkarılması kâr vâad eden bir değer değildir. Yani basit ifadeyle; Dünya'daki neredeyse her ülkede günlük 100.000 varil çıkarma kapasitesi vardır. Ve fakat bu çıkarılmaya layık bir değer değildir. Yahu komşumuz günde 100 üretiyor, biz ise sadece 1. Kimle, hangi hâd ile rekabet etme iddiasında bulunacağız? 

Mevzuya gemilerden başlamamın sebebi bu: Türkiye'nin sınırlarında bu gemilerin masrafını karşılayacak kadar petrol bulunmamaktadır.

Gazetelerde, dergilerde, reklam panolarında sık sık fotoğraflarını gördüğümüz bu gemileri samimiyetle kullanma hedefinde isek bu gemiler okyanuslara açılmalılardır. Uluslararası sularda petrol aramalılardır. Hollanda'nın Shell firması, İngiltere'nin BP firması gidiyor Meksika körfezinde petrol çıkarabiliyorsa, teknik anlamda bunu yapmaya bizde yeterli olduğumuza göre Dünya'yı dolaşıp petrol arayabiliriz. Çünkü bizim sınırlarımız ve karasularımızda yeterli petrol yoktur. Ekonomik seviyede petrolümüz yoktur. Olsa idi yüzyıllardır kömürünü, altınını çıkaran T.C. bu petrolü çıkarırdı.
Yalan dönüyor: Yerküre'ye “bizde petrol var!” mesajı vermeye çalışıyoruz. Halbuki “var” denecek miktarda petrolümüz yok. Pireyi deve diye pazarlamaya çalışıyoruz. Ancak unutulmamalı; Dünya'yı bu kolpaya inandırabilirsek bunun getireceği ticari prestij yurt ekonomimize katkıda bulunacaktır. Yani plân çocuksu ve fakat tutarsa buradan ekmek bile yiyebiliriz.

Peki sırf fotoğraflarını çekip Dünya'ya olmayanı olurcasına yutturmaya çalışmak için milyarlarca Liralık gemiler alınır mı? Yani… Hafiften deliysen bunu yaparsın.

Domaniç'e vaziyeti daha rahat anlatmak için şunu deneyeyim: bundan birkaç yıl evvel şöyle bir plân yapmıştım; Türkiye'de bir alanı çevirip kapayalım. İçine göstermelik petrol kuleleri dikelim. Tabii aslında petrol falan yok. Kardeş Azerbaycan'dan çaktırmadan petrol alalım ve Dünya'ya “petrol çıkarıyoruz!” diyerek bu petrolü satalım. Prestij bize kâr getirecektir.

Şu an ki durum aslında bunun denizlerimizde gerçekleşen halidir.

Fotoğraflık gemiler…

TCG Anadolu kızaktan ineli yıl oldu. Halen kimse “Yahu bu gemi neden sefer etmiyor?” demiyor. Varsa yoksa “Ziyaretçi sayısı milyona ulaştı.” haberleri. Yahu bu gemi poz olsun diye mi yapıldı? Niye Samsun'a sefer etmedi halâ? Niye Kıbrıs'a gitmiyor? Üzerinden kalkacak uçağımız olmadığı için koskoca uçak gemisini “SİHA gemisi” haline getirdik.  

Kımıldamayııın!.. Gülümseyiiin!..