Köyde marka olmuş nam yapmış büyükler olduğu gibi küçük çocuklarda vardı. 
Onların yaptığı arabaların kalitesi, hızı her yerde konuşulurdu.
Köylerde bir binek arabası olan tahtalı arabadan neredeyse herkeste vardı. 
Kimi babasına, kimi dedesine veya bir büyüğüne yaptırır kimi de kendi imkanları ile yapardı. 

Tahtalı arabayı köylerde yaşamış, günümüzde 50 yaşının üstünde olanlar görmüş, yapmış binmiştir. 50 yaşın altındakiler de görmüş veya duymuştur. 

Ortalama bir metre uzunluğunda kalın ve geniş bir tahta. Mümkünse meşe ağacından iki dingil, dört beş tane çivi, bir de kalın göbek çivisi, düzgün bir tomruktan dilme dört teker. 

Tüm bunları yapmak için, el testeresi, keser ve el burgusu lazım. El beceriniz varsa kendi arabanızı kendiniz yaparsınız. 

Arabanın yokuş aşağı iyi gitmesini istiyorsanız, varsa evinizdeki yoksa komşuların öküz arabalarından çalacağınız katranla tavuk tüyü yardımıyla tekerleri de yağladınız mı alacağınız zevk yaşayacağınız mutluluğa paha biçilmez.

Ha bir de öküz arabası vardır.

Her adamın haddine değildir öküz arabası yapmak!

Öküz arabası neredeyse her evde bulunan öküzlerin çektiği o koca arabanın minyatürüdür. 

Arka dingil, ön dingil, ortada kuyruk, önde arıç, zelveleri baya bir kompleks, çok amaçlı müthiş bir arabadır öküz arabası. 

Çıplak halliyle binek arabası olarak kullanabilirsiniz, zelveleri takarak dağdan odun getirebilirsiniz, kanatlarını takarak, hayvanlara ot getirebilirsiniz. 

Köylerde çoğu çocuğun hem tahtalı arabası vardı hem de öküz arabası. Ama avluda koyacak yer yoksa sıkıntı olur büyüklerden sürekli fırça yersin. 

Öyle bir tahtalı araba yaptım ki. Tahtalı arabanın arkası arıçlı arabanın ön takımları gibi. Kuyrukla öküz arabasının arkasını takabiliyorsun. Tek bir araba ile hem arıçlı araba zevkini hem de tahtalı araba zevkini yaşıyorsun. 

Köyün tepelerine gittik arkadaşlarla arabam çok ağırdı. 
Zorla çıkardım tepeye, odunları kestik. 
Ormancı ve korucuya yakalanmadan arabalarımızı hazırladık. Eve gelmek kolaydı. Tepe aşağı ineceğiz. 

Arkadaşlarım öküz arabalarının arıçlarını çekerek aşağıya inmeye çalışırken ben tahtalı arabamın arkasına takılan öküz arabamın önüne oturdum el freni ile tepe aşağı inerken yaşadığım gurur ve onuru şimdi bindiğim ciplerde, atv de yaşamadım. 
Ama küçük ellerimle freni tutamayınca, öyle bir indim ki tepeden, ne kafa kaldı ne göz, ne araba kaldı ne de odun…

Bizim çocukluğumuzdaki oyuncaklar böyleydi. 

Kendimiz yapar, kendimiz oynar oynarken de hayatı öğrenir, eve faydalı olmaya çalışırdık.  

Şimdi benim torunların elinde birer cep telefonu, koltuklara seriliyor bacakları da dikiyorlar. 

İstedikleri bir arabayı seçip karşılıklı yarış yapıyorlar.

Oynadıkları oyun ne kadar zevk veriyor bilemem hiç oynamadım. 

Ama gördüğüm şu, ellerindeki telefon ya büyüklerinin ya da büyükleri tarafından alınmış, telefonu şarj ederken elektrik paraları büyüklerden, oyun indirme, oynama için kullanılan, programlar ve internet büyüklerden. 

Dünyanın en çok telefon kullanan milletiyiz. En çok internet kullanan milletiyiz. 

Ne telefon bizim, ne internet, ne de yazılımlar, programlar.