Basit olmasa da kolayından bakalım; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 23 yıl boyunca, aralıksız hükümeti Adalet ve Kalkınma Partisi’dir.
Kolaycıyız ya? Önce amblemden başlayalım: Akp amblemi Ampul’dur. Ampul. Amerika’nın en önde gelen icadıdır. Yerli değildir. “Sırtımızı dışa yasladık.” anlamı içerir. Gizlemek gereği duymaz.
Parti’nin adı ise “adalet” ve “kalkınma” kelimelerini içerir. Kalkınmak geri kalmışın fiiliyatıdır. Dikkat edilirse “gelişmek” değil “kalkınmak”. Gelişmek kalkınmışın yapabildiği icraattır. Yani Türkiye 23 yıldır tüm Dünya’ya “Ben geri kalmışım!” diye bağırıyor. Ayrıca Dünya tarihinde 23 sene sürmüş bir kalkınma diye bir şey yoktur. Kalkın artık bir zahmet. Çeyrek asır geçti be! Unutmayalım; kalkınmak yetersizin yapabileceği bir fiildir.
Akp cenahı “Köprü yaptık! Tünel yaptık! Metro yaptık! Bizim yaptığımız trenlerle yolculuk ediyorsunuz!” falan diye ürüyor. Yahu Allah aşkına; bir hükümet “kanalizasyon yapıyoruz!” diye övünür mü? “elektrik üretiyoruz!” diye övünür mü bir iktidar? Bir devlet devletin en temel hizmetlerini yerine getirmesine yüce ve sanki bir lütufmuş gibi bir hava katmaya uğraşır mı? Türk’ün vergisini toplayıp Doğu’da Kürtçe isimli köprüler inşaa etmeyi marifet algılayan bir yapısı var hükümet partisinin. Orada niye köprünün adı Gazi Süleyman Şah olmuyor örneğin? Kimse kimsenin ana dilini konuşmasına karşı değil. Ve bununla beraber devletin tek resmi dili vardır. Hangi dil olduğunu söylemek ihtiyacı bulunmamaktadır. Ve karayolları tabelaları resmidir.
Hükümetin tepesinde şöyle bir “duruş” var: Rusya Türk toprağı Kırım’ı işgal ediyor, hükümet yönetim kurulu başkanı Putin’le sarmaş dolaş oluyor. Çin Doğu Türkistan’da Türkler’in ibadet serbestine kast ediyor. Hükümetin tepesi gidiyor Çin’e sırnaşıyor. Ben diplomasi tarihinde yılışarak taviz koparmak diye bir şey ne duydum ne de gördüm. Hele sana düşman olana yancı olma çabası çok üzücü. Ancak Akp uluslararası ilişkiler parti politikası bunun üzerine bina edilmiş görünüyor. Ampul’dan bahsettiğimizi unutmayalım.
“Efendim düşmanını yakın tutacaksın!”
Tamam. Doğru. Da; canlı durması hakkında bir şey denmiyor o sözde.
Rusya ve Çin -mecaz değil- halihazırda Türk’ün canına kast ediyor. Her gün. Yıllardır. Bunlara civcivlik, minnoşluk yapmak gerçekten laçka bir örgütün ortaya koyabileceği bir vaziyettir.
Ampulcu Hareket’in çok övündüğü, “Çılgın Proje”’nin inşası halen devam ediyor. Kanalİstanbul’dan bahsediyorum. Uzaydan görülecek bir “imza” adeta. Dünya’da iki tane kanal var: Süveyş ve Panama Kanalları. Bu iki kanalında bakım/onarım ve işletim hizmetini uluslararası otoriteler devralmıştır. Çünkü; çok pahalı arkadaş. Bir kanalı açık tutmak yılda yaklaşık 100 milyar Amerikan Doları ediyor. Yani Kanalİstanbul yapıldıktan sadece iki yıl sonra yapılmasında gereken finansman kadar kaynağı her yıl isteyecektir. Bu proje Türkiye’yi yavaşlatma projesidir. Bakım&Onarım.
Hanımlar ve efendiler; Neredeyse tüm Dünya’da kabul gören ve halk oyu ile yönetilen devletlerde hükümetlere getirilmiş hizmet sınırları vardır. Bu sınır genellikle 4+4 olmak üzere ya 8 senedir veya 5+5 olarak 10 senedir. Bu sınırlama sadece politik ya da ideolojik sebeplere dayanmaz. Bu ayrıca tıbbi sınırdır. Oy sisteminde bir ülkede herhangi bir şahıs 10 yıldan fazla hizmet yüklenirse fiziği çöker. Akli melekeleri buna yetmez. Bunlar bilinen gerçekler. Bu süreler öyle sallapati tayin edilmemiştir. Akp yöneten kadrosunun psikiyatrının kim olduğu, bu saçmalığı nasıl sağlık çerçevesi içine yerleştirdiği,
işinde nasıl bir konumda olduğu, son 20 yılda nasıl zenginleştiği gibi sorular soranlara güzel şeyler yapmıyorlar.
Vatandaş daha sabahtan gözünü bankalardan gelen mesajlara, telefonlara açıyor. Hayat pahalılığı 4 senede %2.000 artıyor ve üretenlerin gelirlerine yapılan zam %40! Hayat 20 kat pahalılaşıyor. Akp 1 misli zam bile yapmıyor. 0.5 yapıyor. Buna zam falan denmez. Bu resmen zamcık! Al zamcığını pazara götür o zaman!
“Bize oy veren daha Müslüman’dır.” Kimin söylemi bu? Yakışık mı sizce? Hoş mu? Makul mü?
Ve sade, berrak netice şudur: Akp en üstünden, en altına külliyen aynı endişeyi taşımaktadır: “Bir gidersek bir daha sittinsene geri gelemeyiz!”
Zaten bitik yani.