Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyeti’nin 58., 59., 60., 61., 62., 63., 64., 65., 66., 67., ve 68. hükümetleri hakkında gizlenemez, saklanamaz ve bariz ortada ki vaziyetin kolayından bir tarifini siz değerli Domaniçliler’e arz ettim. Çünkü ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Özgür Özel en açık ve net ifadelerle Kasım 2025’te seçim istediğini dile getirdi. Yani CHP son sandıktan lider çıkan parti olduğu için aslında seçim eksenine girmiş bulunuyoruz.

Bu sebeple seri hükümet hareketi Akp’nin “Yeni Türkiyesi” nde neler oluyor diye irdelemek aslında bir sorumluluk.

Öncelikle şunlar öncül gerçekler: Hükümet değiştirmek Türkiye’nin stresini azaltacak ve memleket derin ve serin bir nefes almış olacak. Hükümet değiştiğinde daha 24 saat bile geçmeden ekonomik veriler çok olumlu hale gelecek, yakıt ucuzlayacak, Lira kuvvetlenecek… Bir gecede! Bu kesin.

Ve ancak; sandık hiçbir şey getirmeyebilir. Çünkü T. C. forsunun kudretini rehin almış olan Akp seçim sonucu falan tanımıyor. Son yerel seçimlerde muhalefetin kazandığı belediyelerin yarısı hükümet tarafınca kolluk gücü desteğiyle gasp edildi. Seçilmişler görevinden alındı.

Yani yastık altındakini artık çıkarmanın vakti geldi gibi? Tabii ki altın değil.

Hanımlar ve efendiler; çok kısa… çok çok kısa bir anlatı:

“Fetö terör müdür?”

Evet. Fetullah Terör Örgütü demek açılımı.

“Peki teröre destek ve yataklık terör müdür?”

Evet. Kesinlikle. Hatta terörü besleyen ana kaynak bu olduğu için eli silahlı teröristten daha pistir bunlar.

“Peki -Hocaefendi, arttık yurda, memlekete dön. Bitsin bu hasret.- demek Fetö mü oluyor?”

Evet. Kesinlikle. Kim demişse teröristtir.

“Peki Fethullah Gülen hakkında -Ne istediler de vermedik?- demek terör müdür?”

Evet. Kesinlikle.

“Başka sorum yok sayın jüri üyeleri.”

“Yeni Türkiye” de terörle işbirliği yeni moda. Apo ile aralarında uzlaşı bulunanlar ile Fetö ile iş tutmuş olanların aynı yapılanma olması şaşırtıcı mıdır? Sürpriz midir?

İktidarı korumak için devleti feda etmenin doğru olmayacağını hepimizin bilmesi gerekiyor. 2023 yılında Türkiye’nin hazinesinden eksilen 128 milyar Amerikan Doları var. Ahali; tüm yek millet halinde 5 yıl boyunca ürettiğimizin tüm geliri şahısça zimmetlendi resmen! Ahali; 128 MİLYAR diyorum. Milyon değil. Bu öyle bir paradır ki hırsızlığını yapabilmek için Dünya genelinde pek çok bürokrat, siyasetçi, emniyetçi satın alman gerekir. Ve bu para buna mukabildir. Zaten sonra gördük ki New York Belediye Başkanı’na bile rüşvet vermiş bazı Türkler! Yani çalabilmek için çaldığını mesele haline getirebilecekleri doyurdular önce. Gizlenecek gibi bir para değil. Olay patlak verince gazeteci sordu Türkiye yönetim kurulu başkanına “Efendim, 128 milyar Dolar ne oldu?” Cevabı hatırlayan var mı? Cevabı veren gerildi. Sinir yaptı ve azarlayarak “Merkez Bankası’nın parasının hesabı mı sorulur?!” diye abes bir yanıt verdi! A bre gafzade; tabii ki vereceksin hesabını. Milletin parasının, emeğinin hesabını tabii ki vereceksin vatandaşa!

128 milyar Amerikan Doları. Bu küresel çapta bir hırsızlık. Bunun peşini bırakmayan Ümit Özdağ’ı acımasızca zindanlara attılar.

Ben bu para ile ilgili tek soru sordum ve halen soruyorum: Nerede bu para? T. C. Merkez Bankası Hazinesi’nden çıktıktan sonra nereye gitti bu para?

Şu anda tarafsız bir bakış ile gerçekleşen şu olarak görünüyor: İran üzerinde uluslararası ambargo var. Zenginliğini kullanamayan sınırlandırılmış bir İran var. Akp Reza Zarrab adında kaçakçılar gibi kanunsuzlar aracılığıyla İran'dan eşek sırtında tonlarca altını Türkiye’ye getiriyor. Bu nakliyat organizasyonunu bölgedeki kanundışı Kürt gruplar üstleniyor. THY altını Katar’a taşıyor. Burada altın nakde çevriliyor. İşte bu çemberi çevirmek için Trump, Macron dahil olmak üzere pek çok devlet insanına para yedirmek gerekiyor. Bu sebeple bir anda; kanun hükmünde kararname ile 128 milyar Dolar Türkiye bütçesinden eksiliyor. Yani ambargoyu ambargoyu koyanlar deliyor. Türkiye gayrimeşru ile kendini finanse etmenin peşine düşmüş vaziyette rezil, kepaze oluyor.

Peki ya “kanun hükmünde kararname”ye ne demeli? Domates hükmünde pırasa. “Kararname hükmünde talimatname” çıkaracak bir delikanlı yok mu yahu? Kanunî Sultan Süleyman kanun hazırladı. Ve dedi ki; “Ben ve devletim bu kanuna uyacaktır.” Yani Koca Süleyman “Kararım kanundur.” dememiştir. Kendini sınırlamış ve herkes için eşit adalet getirebilmek için uğraşmıştır. Niye? Çünkü Büyük Adam’dır kendisi.

Bu konular fazla deşilmemeli aslında. Ve ancak iktidar süresi 20 küsür seneyi de aşınca bunları yapmak kaçınılmaz oluyor: Akp’nin tepesi 23 senedir hükümetin zirvesi oluyor. Bu vesile ile ayda 50.000 Türk Lirası maaş almış olsa -ki aslında daha fazladır. Hatta hem parti genel başkanlığı hem cumhurbaşkanlığı olarak çifte maaş almaktadır. Ki asıl gelirinin maaş olmadığını herkes biliyor.- 23 yılda 13 milyon Lira’dan fazla ediyor.

Vatandaşın parası ile yaptıklarını “Biz yaptık.” diye tellal edene şunu sormak isterim: Kendi geliriyle ne yapmış? Bir hayrat mı yapmış kendi parasıyla? Bir türbe mi restore etmiş kendi kazancıyla? 23 yıl be! İnsan utanır yahu.

Zaten bir siyasi partinin oyu Filistin bombalandıkça artıyorsa anlayacaksın ki bu vaziyetten kâr çıkaran odur.

Mavi Marmara.

“Yürüyün! Oraya selamımızı götürün! Desteğimiz sizinle!”

Sonra gemi uluslararası sularda basılınca, silahsız Türk vatandaşları öldürülünce;

“Ben mi gidin dedim?”

Ya bırak ya… Zaman mı iyileştirecek bu dönekliği? Vakit mi unutturacak?

Daha madenci yakınını yerde tekmelemeler, madenciyi markete çekip tokatlamalar var… Bizim ahalinin büyük bir kısmı madende ekmek kazıyor. Bu sebeple terbiyemi bozmamamın mümkün olmadığı konuya girmemeyi tercih edeceğim.

Milyonlar meydanları dolduruyor. Adabını koruyor. Milyonlara üslup bozdurmayın. Sizler Türk Milleti’ne “sürtük” ya da “ayyaş” demeyi marifet olarak görüyorsunuz. Bunu anladık. Ve ancak milyon kişiye meydanda kendinize küfür ettirmeyin bence. İktidar falan değmez buna. Güç, para değmez

annenin babanın adına milyon kişinin meydandan küfür haykırmasına. Yapmayın. Zorlamayın. İş oraya gidiyor çünkü.