Delikanlı gibi; hangisi geliyor akla başlıktakini okunca? Ok/Yay mı geliyor? Okuma yapmak icraatı mı?

Yani ahali; demeyeyim diyorum ve ancak ok atmak 500 yıl öncesinde kaldı yahu. Nasıl halen? Allah Allah… Şaşırtıcı yav. Yani yanlış anlaşılmasın; bana ok atmayı düşündürüyor. İlginç bir durum.

Gelin biz bir ok menzili kadar okum yapalım: gezmek mi daha faydalı, okumak mı deniliyor. Da, okumak zaten gezmektir. Bir kitap okuduğunuzda gözleriniz kaç km harf sırası üzerinde ilerler? Kaç km okur göz bir kitapta? Ya da bir makalede?

Lokum eşliğinde okumak. “Yeni” Türkiye’de lüks bir durum bu. Okumaya vakti olmadığını bir övünç kaynağıymış gibi “O kadar yoğunum ki! Okumaya inan vakit bulamıyorum.” diye gösteren şuursuzluk aslında “O kadar yoğunum ki beni yaratan Allah’ın nadir emirlerinden birini yerine getirmiyorum. Çok yoğunum yani. Kıskanın beni. Kulağımda dışarıdan görünür telsiz var.” diyor resmen.

Okumaya vakit bulamamak da ne demek? Saygıdeğer hanımlar ve efendiler; genç kalmanın sırlarından biri de okumaktır. Evet. Gerçekten. Okurken diyelim ki 1 saatte 20 sayfa okudunuz. Aslında okuduğunuz anlatımlar en azından 2-3 saatliktir. Siz 20 sayfayı 1 saatte okursunuz çünkü siz okurken zaman size yavaşlayarak akar. Yanlış anlaşılmasın; dış/genel zamandan kopmazsınız ve ancak zamanın etkisi sizde o esnada daha yavaş olur. Bu ise sizi genç tutar.

Allah Kutsal Kitaplar’da çoğunlukla anlatır ve seçimi kuluna bırakır. Bu anlatımın içinde nadir olarak emreder. Çok ender olarak emreder. Bu emirlerden biri ise okumak fiilidir. İnsanın insanlığının farkına varmasını sağlayan icraat: okumak.

Yalnızca harfler, kelimeler ve cümleler mi okunur? Dağlar okunamaz mı? Yemyeşil kırlara dağılmış rengarenk çiçeğin anlamı okunamaz mı? Çevrenin, varlığın, Âlem’in bizlere anlattıklarını idrak etmenin yolu-yordamı okumak ise niye ısrar edelim okumamakta?

Kişi okudukça edebi kabiliyeti doğal olarak artar. Bu kaçınılmazdır. Okuyan kişi olayları, durumları, duyguları ifade etmekte daha az zorlanır. Bu sayede kişi kendini kendine daha iyi anlatır. Bu sayede ise özerim ortaya çıkar.

Daha fazla kelime bilmek, okuyarak edebi gezintilere çıkmak anlatımda ulvî yeterliliğe kavuşmaya neden olur.

Anlamadan okumak. Bu vardır. Neredeyse daima. Bir roman okuduğunuzda yazarın sunduğu tüm mesajları aldığınızı zannedebilirsiniz. Halbuki durum böyle değildir. Metinler içinde çoğu zaman saklı mesajlar vardır. Yani “anlamadan okuyorum” diye gocunmamak. Okumaya devam etmek, okumak ve anlayamadığının içinde neyi anlayabildiğini görmek gerekir.

Dünya’nın en çok satan kitabı İncil’dir. İncil kendi/öz dilinde “Kitap” demektir.

Dünya’nın en çok satan ikinci kitabı Hitler’in Kavgam isimli kitabıdır.

Bu bize şunu gösterir: Birinciyi satın alanlar ikinciyi satın alıyor. Bu garip bir durum.

Listenin devamı Mao’nun Anlatıları ve Harry Potter ile Kur’an-ı Kerîm biçiminde.

Okumayı yalnızca Kur’an-ı Kerîm’i okumaktan ibaret zannedenler maalesef var. Halbuki Hz. Peygamberimiz Kur’an’ın Son Kitap olduğunu net biçimde bildirmiştir. Bu ne demek? Bu İlk Kitap’ın ilanı demek. Bu İlk Kitap ile Son Kitap’ı bağlayan bir Kitap olduğunun ilanı demek.

Yani? Yani Kur’an-ı Kerîm’i okumakta çok hassas olanların Tevrat ve İncil’i okumayı reddederek eksikliği kabullenip inkârı yücelttiklerini hatırdan çıkarmamak gerekir.

Yazı oldu ki okunabildi. Peki yazı nasıl oldu? Gelin hemen kısaca hatırlayalım: Önce yazı için iki kişi gerekir. Bu iki kişi her sese bir sembol çizerek sesleri alfabeleştirirler. Biri bir köye gider, diğeri başka bir köye. Bu köylerden birinde bir adam bu iki adamdan birinin yanına gelir ve bir şeyler anlatır. Dinleyen adam dinlediklerini kendi alfabelerini kullanarak yazar. Sonra anlatana der ki “Git şu köye. Bunu orada bekleyen şu kişiye ver. Hiçbir şey söyleme. O sana bana anlattıklarının hepsini anlatacak.” Adam diğer köye gider ve iki adamdan diğerine elindekini verir. Adam bakar ve okur. O okuyunca diğer köyden gelen adam şaşkınlık içinde kalır: “Ama ben bunu o adam dışında kimseye anlatmadım ki! Bu nasıl mümkün olabilir? Siz büyücüsünüz!”

Büyü satmak. Toprağım; kadının kitap kütüphanesi gibi büyü dolabı var! Her duruma uygun büyüsü var. Adamın eli çok sıkı, biraz bonkör olsun mu istiyorsun? Kadında büyüsü hemen var. Hazır. Şu saç tutamımı uyurken yüzüne at gerisini bekle ve gör!

Yahu okumak diyorum! Okumak! Aloo?

En çok satan kitabı geçtik, en çok satan büyüye geldik yahu.

Şaka bir yana; acaba ülkenin en çok kitap okunan beldesi olabilir miyiz?

Basit; Kişi başı kitap satışını yukarı çekmemize bakar. Ulusal gazetelerin beldemizde çok satması şu sonucu getirir: o medya unsurları Domaniç’imizi konu ederler. Yani örneğin Altıntaş ile Domaniç nüfusu yakın dersek ve buna rağmen Domaniç daha fazla gazete satarsa o gazeteler Domaniç’i konu eder. Basit mantık.

“Okuyaydım da anlasaydım.” dememek için şu son hatırlatmayı yapmak durumundayım: İlahi anlamda sorgu-suale çekileceği zaman insan kendini ifade etmekte ne kadar kabiliyet sahibi olursa ruhunun niyetinin halini o kadar daha isabetli ve daha samimi anlatabilecektir.

“Okuyacaksın da ne olacak?” diyene,

“Okursun…” cevabını yapıştırabilirsiniz.