Kapı komşum 87 yaşındaki Hans’la siyasi arenada tartışılan Alman Sigorta sistemini konuşuyoruz.  Hükümet, Sosyal Sigorta sisteminde Amerikan modeline geçilmesini gündeme getirdi. Mevcut Alman sigorta sisteminde, bizdeki gibi aile reisi sigortalı ise ailesi de tüm imkanlardan yararlanır.  Amerikan Sosyal Sigorta sisteminde ise Sosyal Sigortadan sadece çalışanlar faydalanıyormuş. Ailenin diğer fertleri isterlerse sigorta yapılıyor ve karşılığında ekstra prim ödüyorlarmış. 
Bizim Hans amca emekli. Cuma günleri bisikleti ile halı saha maçın gider, eşi sürekli bahçededir. Çoluk çocuk çoktan evden ayrılmış. Sadece Noel’de atalarını ziyarete gelirler. Bizdeki gibi konu komşu ziyaretleri de yoktur. 
Hans dedi ki, “Bence de doğru olan Amerikan sistemi, bakın Almanya’da devlet vatandaşını asla mağdur bırakmaz. Her Alman’ın hayatı devlet garantisi altındadır. Kulağa çok hoş gelen bu sistemin büyük bir sosyal çöküntü yarattığını kimse söylemez. Bu eksikliği ancak yaşlanıp yalnız kalınca anlarsınız. Sizin apartman da oturan Bayan Greger benim 40 yıllık komşum. Çocukluğumuz, gençliğimiz, savaş yıllarında çektiğimiz çilelerimiz var bizim. Fark ettiysen kapı komşuma adıyla hitap edemiyorum.  Bayan Greger diyorum. Aramızda böyle kocaman bir duvar var.  
Devletin sosyal imkanları bu kadar geniş olmasaydı. Biz önce çekirdek aile olarak sonra da konu komşu, dost akraba olarak birlikte insanca yaşardık. Oysa günümüzde herkes kendi dünyasını kurmuş, modern dünyamızda, ilkel toplumlardaki gibi yapayalnız inlerimizde yaşıyoruz.  Türkleri gördükçe hem kıskanıyor hem imreniyorum” dedi.
Yemin ederim gözlerim yaşardı hiç böyle düşünmemiştim…
Biz gurbetteysek, Edirneli, Karslı demeyiz hemen kaynaşırız. Türk Kürt, Laz, Çerkez demeyiz komşumuzu ziyaret ederiz, onlarda bize gelir. Gerçi Almanya’da son yıllarda din bizi bölmüş, Süleymancılar evimize gelip etimizi yemez, Millî Görüşçüler, duvardaki Atatürk resmine takıktır. Diyanetçiler hepsine gıcıktır. Böyle bir kopuş başlamıştı… Memlekette ise zaten ‘komşu komşunun külüne muhtaçtır’ mantığıyla kardeşçe yaşarız yaşamak zorundayız. 
Türkiye’ye kesin dönüş yaptığımızda çok korkuyorduk. Hayallerle gerçekler ne kadar çatışacak, uyum süreci ne kadar sürecek, Almanya’da yabancı diye dışlanan bizler Ülkemizde Almancı diye ne kadar dışlanacağız, kendimizi nasıl kabul ettireceğiz, kaynaşmak için planladığımız stratejimiz tutacak mı bilmiyorduk…
Bir gazeteci gözüyle eksiği gediği görür eleştiririz elbet. Ama büyük fotoğrafa baktığımızda o kadar mutlu o kadar huzurluyuz ki ! Allah eşimizden dostumuzdan, komşularımızdan, ilçe ve köylerdeki tüm halkımızdan razı olsun. Bize böyle bir ortam yaradan Allah’ımıza şükürler olsun ! İstisnalar hariç her şey umduğumuzdan daha kolay oldu.
Eskiden Domaniç’te kış geldi mi, DOTUFAD Derneği, Çobanlar Derneği, Muhtarlar Derneği, sonraki yıllarda, Bizim Yiğitler Vadisi tanışma kaynaşma geceleri düzenlerdi. Domaniç Orman İşletme Müdürlüğü de defalarca bu tür organizasyonlara imza attı. Sonraki yıllarda Kaymakamlar bu işe el koydu. Domaniç’e hizmet etmesi gereken amir memur ve kurumlarla değişik restoranlarda toplanılır, birlikte yemek yenilir, memurlar kaynaşır, kurumlar kaynaşır, siyasiler kaynaşır. Herkes mutlu olunca, mutlu oldukları ilçeye hizmet etme yarışına başlarlar bundan da Domaniç kazançlı çıkardı. 
Günümüz de ise Muhtarlarımız dağılmış, bir baş bile yok, siyasi partilerimiz dağılmış kendi içlerinde bile çekişme var. Kurumlar kâğıt üzerinde kalmış. Memurlar birbirini tanımıyor.
Eskiden başta Jandarmamız Polisimiz bir şey yaptıracak olsa başta esnafımız dört elle yardımcı olmaya çalışırdı. Şimdiler de durum hiç de iç açıcı görünmüyor. 
Durum bu, çare basit. Yeniden birlik olmak, birlikte bir şeyler yapmak için birileri sıcak koltuklarından kalkmalı. Kalkmayanları uyarmalı, ikaz etmeli. 
Biz diyoruz ki, “Almanları birbirinden devletin iyi niyeti ayırmış. Bizi de ya siyasiler veya cemaatler ayırıyor. Önümüz seçim, derdimiz geçim. Huzurlu bir Domaniç için çözüm seçim öncesi dostlukları pekiştirmektir.”