Aylardan sonra İlçeye gelip devlet dairelerindeki işlerini bitirmişti. O kapıdan bu kapıya koşturmaktan, merdiven inip çıkmaktan yorgun düşmüş, çaysızlık başına vurmuştu…

En yakın çay bahçesine koşar adımlarla dalıp garsonun bir an önce kendisine bakmasını bekledi bir süre. Ancak garson bir türlü bakmıyor, sürekli başı öne eğik veya müşteriyi görmezden gelmek için gözlerini kaçırıyordu. Çaresiz utana sıkıla bağırmak zorunda kaldı. “Ne var lan ne var, geberdin mi ?”  dercesine masaya gelen garsondan çayını istedi. Başladı beklemeye… Çoktan beri görmediği asker arkadaşı da çıkıp gelmez mi. “Garson çaylar iki oldu” dedi sevinerek. Kucaklaştılar, bir daha kucaklaştılar. Nasılsın iyi misin faslından sonra samimice şakalar başladı. “Moruklamışsın be tertip” . “ Yok sen yerinde kalmışsın. Dişlerin ne oldu lan gedik” gülüştüler. 
…..

Tesadüf bu ya okul arkadaşları da çıkageldi. Ama kılık kıyafet değişmiş. Surat son derece ciddileşmiş. Sinirli sinirli fısıl fısıl bir şeyler diyerek yaklaştı masaya. 
“ Çaylar üç oldu”
“Ne diyonuz la bu gılışdaroğlunun seccadeye basmasına?” “Bana ne” dedi köyden devlet dairelerine işlerini yaptırmaya gelen.  “Sizin gibi camilerde fotoğraf mı çektirseydi. Cuma namazından sonra cami önünde siyaset mi yapsaydı” dedi ikinci gelen. “Kompulo bunlar kompula” dedi.
Sonradan gelen, “Siz zaten dini yıkmaya gelyonuz. Vatanı satmaya gelyonuz” 
“Asıl siz camileri boşalttınız.” fetocularla bir olup gozmik odalara girdiniz. İstibaratımızı çökerttiniz, çok sayıda askerimiz, sizin yüzünüzden katledildi.
“ Asıl siz fetöcüsünüz. Onların ağzıyla gonuşyonuz” şimdi bir de teröristlerle birliktesiniz”
“ Lan Habur kapısını açan kim” 
“ Baş örtüsünü yasakladınız” 
“ Sizde milletin paralarını çaldınız” 

Aylar sonra bir araya gelen okul ve asker arkadaşları yarenleşecekken, tartışma bağrışmaya ve hakarete dönüştü kısa sürede. 
Köyden gelen, “Arkadaşlar bu suçladıklarınız siz değilsiniz, olamazsınız da. El alem için birbirinizi kırmasanız” dediyse de. Her iki tarafta kendi kanallarından izledikleri kışkırtıcı asparagas haberlerin, sosyal medyada gördükleri montajlı paylaşımların gazıyla can ciğer kardeşken ellerine silah versen birbirlerini vuracak duruma geldiler. Küstüler ve ayrıldılar! 

Orta yaşlılar bilir bu senaryoyu. 80 öncesi de yaşadık aynı sahneleri. Siyaset aklımızı almış, bırakın arkadaşları, aile içinde bile parti yüzünden silahlar konuşur olmuştu. 

Bu tabirimi mazur görün. Partisinin kuyruğuna takılan küçük başların bu bilinçsizce tartışması, asıl düşmanlarımızı sevindiriyor.  Demokrasi güzel bir şey. Darbe görenler iyi bilir. 
Böyle yaparak başta ortamı geren siyasiler olmak üzere onlara çanak tutan satılmış medya patronları yarın sizlere silah satmaya da başlar.  
Nitekim 80 öncesi, devrimcilere 'komünist' dedirten, ülkücülere 'faşist' dedirten bir medya patronu, her iki tarafa da önce kitap sonra da silah sağlayan tek başına bir adamdı. Bunu belgeleyen Uğur Mumcu'da katledildi. Ve katilleri de azmettiricileri de bulunamıyor değil bulunmuyor bile. O medya patronun oğlu muhtemelen Amerika'da ağababalarının yanın da Anası da mapus damlarında…

DOST KAZAN DOST, DÜŞMANI ANAN DA DOĞURUR. TARTIŞMAYI KAZANAN ÇAKAL DEĞİL DOST KAZANAN İNSAN OL !