Kızlar, annelerinin de yardımıyla eski bez parçalarından bebek yapardı. Bazen ele geçirilen düzgün bir tahta parçası elbiselerle giydirilirdi. Evde becerikli bir de büyük varsa, kömür karası ile tahtaya ağız burun bile çizilirdi.

Kız çocuklarının başlıca oyuncağı el yapımı bebekler, sadece bir oyuncak değil, kız çocuklarını ileride anneliğe hazırlayan bir araçtı aynı zamanda. 

Evcikler oyununda bile, kızlar el yapımı bebeğini doyurur, altını alır, sırtına bindirir, yemek yapar erkek çocuklar da tarlada çalışıp eve döner kız çocuğunun taşlardan, yapraklardan yaptığı yemekleri yerlerdi.

Kızlar ağırlıklı olarak bir de pürçük merdi oynardı. Bir çam ağacından kopartılan çatal bir dal, bir değnek yardımıyla fırlatılır. Karşı grup da ki kızlardan biri tutarsa pürçüğü fırlatan elenir. Tutamazsa düştüğü yerden fırlatılan yerdeki değneğe atılır. Değneği vurursa ne ala, vuramazsa pürçüğü fırlatan elindeki değnekle pürçüğü havaya atar ve elindeki değnekle yukarıya doğru fırlattıkça bir sayı sayılır ve bu pürçüğü yere düşürene kadar devam eder. Sayım şöyle yapılır; Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, tıkız, bir. Karşı tarafa bir lopak girmiştir. En çok lopak alan kazanır. Ve yenilen tarafın sırtına binerek pürçük fırlattığı yerden değneğe kadar sırtta taşınır. 
Kızlar bir de yük, homba, beş taş oynarlardı. Yerden toplanan taşlarla oynanan bu oyun resmen bir el becerisi ister ki kurallarını bende unuttum.

Saklambaç, ebe kaçmacı, kör ebe, dokuz taş, üç taş şimdilerde mangala dedikleri çurubok yüzlerce oyunlarımız vardı bizim.

Çam dallarında maymunlar gibi zıplayarak oynadığımız oyunu benim çocuklarım torunlarım oynamaya kalksa evde hır çıkar. 

Neydi o öyle ya. Bir çama çıkılır ebe olan diğerlerini ağacın üstünde yakalamaya çalışır. Daldan dala maymunlar gibi atlardık.  Düşüp kolunu bacağını kıranlar bile olurdu. 

Sekiz güvercini kaç kişi hatırlar. Dörderli iki grup olunur. Ebe olan grup rüku halini alarak başlarını bir birine değirir ellerini kenetler. Artı işareti şeklinde beklerler. Diğer grup ise koşarak gelir ve tepelerinden takla atar, atlayanlardan biri düşene kadar devam eder. 
Bunun bir de basit versiyonu vardır. Kızlar da oyuna katılır onda da bir kişi eğilir diğerleri onun üstünden atlar. 

Bir mert oyunu vardır ki son derece tehlikelidir. Genellikle kızların oynadığı pürçük merdi kuralları ile oynanır ama eldeki materyaller çok daha tehlikelidir. İyi bir değnek, bir de her iki tarafı çapraz kesilmiş 15-20 santim kadar mert hazırlanır. Mert bir taşın üstüne konur, çentik yerinden vurularak havaya kalkan mert, değnekle vurulur. Karşı grupta havada tutmaya çalışır. Tutarlarsa merdin başına geçerler tutamazlarsa, her falsolu atış, bir puandır yani lopak tır. Önceden belirlenen lopak sayısına ulaşıldığında yenilen tarafın sırtına binilerek mertin atıldığı yerden atışın yapıldığı yere kadar kazanan oyuncu sırtta taşınır. 

Genelde erkeklerin oynadığı, dana… Ortaya dikilen büyük pil boyutundaki silindir ağaç değneklerle daireden çıkarılmaya çalışılır. Yine benzeri şamık oyun da aynı malzemelerle oynanır. Daire yapan çocuklar ellerindeki değneklerle ortadaki şamığı vurmaya çalışır. 

Karşılıklı dikilen büyükten küçüğe beş yaykan taş, toplanan küçük taşlarla vurularak devirimeye çalışılır. Bu oyunun adı, kaledir. İki grup olunur. Kaleler dikilir. İlk önce hangi grup kalelerin tamamını devirirse o grup kazanır ve kaleler değişilir ve tekrar tekrar oynanır. 

Danalar girdi bostana bir urganla oynanır. Uçları bağlanan urgan oyuncalar tarafından daire yapılarak tutulur. İçeri giren ebe, kimi yakalarsa içeri o girer.

Çömlek oyunu daha da bir güzeldir. Herkesin bir çömleği olur. Daire yapılır. Ayakta kalanlardan birinin çömleği yoktur. O çömleğin başındaki birinin eline vurarak koşmaya başlar. Çömlek sahibi de aksi istikamete koşar. İlk çömleği kapan kazanır. Çömlekler yer değiştirir. Çömleğini kaptıran kendine çömlek bulana kadar. Koşmaya devam eder.

İp atlama, karda kayma, çamurdan fırın yapma, ekmek yapma, ağaç dallarından ağaçlara ev yapma, tahtalı araba, tüm bu oyunlar bizim kendi imkanlarımız ile yaptığımız oyuncaklardan bazıları.

Bizim hiç oyuncağımız olmadı. Oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Oyunlarımızı, kurallarımız biz koyardık. Biz bilgisayarla çep telefonu ile değil, insanlar, akranla, arkadaşla oynardık. Oyunlarımız bizi hem sosyalleştirir. Hem el becerisi kazandırır hem de geleceğe hazırlardı. 

Şimdiki çocuklar mı şanslı biz mi şanslıydık bilemeyiz ama, düşündükçe nerde o günler demeden edemiyoruz!