Etimolojik bilgilere göre Arapçadan dilimize giren ‘Takvim’  kıyam, düzelmek, tanzim etmek; kıymeti belirlenmek anlamına gelen bir sözcüktür. 
Araplar, genelde kameri takvimleri kullanmışlar. Ayın döngüsüne göre yapılan hesaplamalara göre bir yıl 355 gündür ancak bu takvim mevsimlerde kayma meydana getirmektedir. Bunun için de 3 yılda bir ay ekleme yapılarak mevsimsel kaymalar engellenmektedir. İslam’ın yayılması ile ortaya çıkan takvim kargaşasını önlemek için Hz. Ömer’in Hicretin 17. Yılında getirdiği kameri takvim uygulaması ile tüm İslam ülkeleri Hicreti başlangıç kabul eden Hicri takvime geçmişlerdir. 

Mısırlılar, 365 günde bir taşan Nil nehrinden esinlenerek milattan önce ilk 365 günlük güneş takvimini uygulamaya sokmuşlarsa da Hristiyanlığın gelişip güçlenmesi ile Hz. İsa’nın doğumunu başlangıç sayan miladi takvim ortaya çıkmıştır. 
Türklerin ilk takvimi, güneş döngüsünü esas alan ama oldukça karmaşık olan 12 hayvanlı Tibet takvimidir. Zamanla değişik takvimlere de geçmişlerdir. Türkçe de takvim, gün dizme, dallık, gözetlek, günek ve güngen sözcükleri ile dillendirilmiştir. 

PEKİ BİZ NEYİN KAVGASINI YAPIYORUZ ?
Tarihsel kaynaklara bakılırsa Ne Hz. İsa’nın miladi takvimle alakası var ne de Hz. Muhammed’in Hicri takvimle. Birini Hz. Ömer getirmiş, diğerini Jül Sezar ve Kral Agustus.

Dünya da 8 milyar insan yaşıyor. Bunların en güçlüleri ve günümüz dünyasını yöneten yüzde 0,2’lik nüfusları ile Yahudiler. Sonra yüzde 32’lik nüfusla Hristiyanlar, yüzde 23 nüfusları ile Müslümanlar. Yani dünyamızın yüzde 55’ini Arap dinlerinden gelen Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar oluşturuyor. Geriye kalan yüzde 45 ya dinsiz ya geleneksel pagan dinler. 
Her üç dinde kendi içinde değişik gruplara bölünmüş. Kendi terminolojilerinde bunlara mezhep deniliyor. Hristiyan mezheplerine göre Hz. İsa kimine göre 1 Ocakta, kimine göre 6 Ocakta kimine göre 24 Aralıkta doğmuştur. En büyük Hristiyan mezhebi olan Katolikler 24 Aralıkta kutsal doğumu kutlar. 

25 ARALIK TÜRKLERİN ÇAM BAYRAMIDIR
Rus, Çin ve Kafkasya da ki Türki ülkelerin bilim adamlarının bulgularına göre binlerce yıl önce Türkler Orta Asya da 25 Aralık’ı çam bayramı olarak kutluyorlardı. Çam ağaçları kızıl elma ile süslenir, insanlar hediyeleşirdi. Ülgen tanrıdan gelen iyiliği temsil eden kişi hediyeler dağıtırdı. O günün Ülgen’i bugünün Noel Babası… Macar Türklerinin Avrupa’ya göç etmesi ile bu kültür önce Avrupa’ya yayıldı sonra bir Hristiyan geleneğine dönüşüp gitti. 
Gelelim bugüne, Arap takvimini önemseyen bizim Müslüman kardeşlerimiz son yıllarda Hristiyan geleneği yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmaya başladılar. Takvim olarak kameri takvimi ön plana çıkarmak isterler ancak ne hikmetse son yıllarda miladi takviminin 1 Ocak’ını Mekke’nin kurtuluşu olarak kutlamak istemektedirler. Arapların bundan haberi var mı bilmiyoruz. Ama bizimkilerin neyi nasıl kutladıklarından haberleri yok. Bu yıl bizim apartmanda her daireye bir paket bırakılmış. Sanki Hristiyan ülkesindeyiz ve Noel baba gelmiş gibi. Bakıyoruz hediyelere Mekke’nin Kurtuluşu diyor.  Hoppalaaa. Paketi açıyoruz. İçinde Domuz yağından elde edilen jelibonlar HARİBOlar çıkıyor. 

Kim neyin kavgasını kimin için veriyor belli değil. Kim hangi takvimi neden savunuyor belli değil. Ha bizim de bir savumuz var. Biz 21 Mart Türkün yılbaşına inanıyoruz. Kimin neyi kutladığına da karışmıyor, kızmıyor kültürel zenginliğimiz olarak görüyoruz.