31 Mart 2024 Pazar günü ülkemiz genelinde yapılan yerel seçimler sürecinde vatanına sahiplenerek sandık başına gidip oyunu kullanan tüm vatandaşların samimiyetle ellerine sağlık demek isterim. Demokrasinin kuvvetinin en önemli göstergelerinden biri vatandaşın oy katılım oranının mertebesidir. Ulus olarak seçimlere yüksek katılım gösteren bir geleneğimizin oluşu Türkiye Cumhuriyeti'ni Özgür Dünya'nın örnek bir demokrat devleti seviyesine taşımaktadır.

Patlayan ampul kullanılmaz. Seçimlerin ardından bazı çevrelerce Ampul Hareketi'nin akıbeti tartışılır oldu. Durum şu kadar net: hükümet inisiyatifi yitirdi.

Sonucun mutluluğunu ve umudunu yaşamak varken sebepleri incelemeye ne gerek var diyesim geliyor. Ancak sanırım en önemli sebep saygı. Terbiye sınırlarını zorlayıcı bir ithama maruz bırakıldı Türk Vatandaşları. 

Neticeyi bir tek hataya bağlamak yerinde bir gözlemden bizleri uzak tutabilir. Bu sebeple kısa ve özet olarak bazı detayları dikkatinize arz etmem gerekirse not defterimde yer bulan bazı kısa hatırlatmalara bakıp şunları söyleyebilirim;

-AKP'nin İstanbul için hazırladığı ve yayınladığı Seçim 2024 videolarında ısrarla namaz ibadetinin gösterilmesi/kullanılması ekseriyetiyle pervasız bir yanlıştı. Müminin ibadetini bir siyasi partinin tahakkümüne alır olan bu yaklaşım herkesçe ayıplandı.

-AKP'nin devletin yayın organı TRT'yi partinin özel yayın organı gibi kullanması, muhalefetin sesinin susturulmaya çalışılması.

-AKP'nin anti-sosyal uluslararası imajı.

-İstanbul'daki okulların etraflarında parti tanıtım posterlerinin ısrarla asılması. Aslında bu konu ile ilgili belli bir mevzuat var. Okulların 200-300 metre yakınına kadar siyasi faaliyet teşhiri yapılamaz. İktidar partisi bu kuralı tamamen hiçe saydı.  

Milleti kendisine bağımlı zannedip düstur çerçevesinin dışına çıkarak “Merkeze uymazsanııız, hizmet gelecek diye beklemeyeceksiniiiz.” biçiminde bir üslup takınan ve halka şantaj yapan-tehdit eden algıya vatandaş bir nevi ayar çekmiş ve hâd bildirmiştir.

Ben oyumu İstanbul Şile'de verdim. Ancak seçimin ülke genelinde en yadsınamaz damga niteliğindeki gelişmesi Üsküdar'da yaşandı. Bunu neden söylüyorum. Efendim, kimileri “Üsküdar AKP'nin kalesidir.” diyor. Hayır; yanlış. Doğrusu: Üsküdar AKP'nin karargâhıdır. Üsküdar'ın CHP olması demek = ev sahibi CHP demektir. AKP artık misafir pozisyondadır. 

Gerçektende bu seçimde diğer seçimlerde olduğundan daha fazla ilgi büyükşehirlere yöneldi. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa sürekli ön planda tutuldu. Bunun sebebi nedir denilecek olursa şu gerçek var: Büyükşehirlerin rantı da büyük olmaktadır. İstanbul'da dev bir rant var. Detaylı örnek isterseniz şunu söyleyebilirim: Bizim Üsküdar'daki evin yakınında Validebağ Korusu var. Burası Osmanlı Av Köşkü'nün yer aldığı, geniş ve ferah bir ormanlık alan. Buraya baktıkça kuduran rant canavarları var. Sırf bu korunun değerinin 5 milyar Lira edebileceğini söyleyenler var. İşte iktidar bu ve bunun gibi rant çarkından mahrum bırakılmayı hazmedemiyor. Yani bir nevi haksız kazanç kapısı hükümete kapanmış oluyor. Bu böyle olunca iktidar tabanını besleyemiyor. İşte bu nedenledir ki AKP Genel Başkanı diğer illeri pas geçip tüm mesaisini İstanbul'a verdi. Bir iki tane lütfedip gittiği ilde ise İstanbul'a oy istedi! “Akrabalarınıza söyleyin. Hepinizin İstanbul'da tanıdıkları var. Dikkat etsinler. Yanlış oy kullanmasınlar.” Hem de Yerel Seçimlerde! Adı üzerinde; yerel. Ve fakat Ampul Hareketi Genel Başkanı gittiği her yerde İstanbul'u konuştu.

Gazze'de akan kan Ramazan demeden devam ederken bu konuda yapıcı, samimi, doğrucu, güçlü bir duruş sergilenmemiş olması, iktidarın her uluslararası mevzuda olduğu gibi bu davada da pasif kalması vatandaşın dikkatinden kaçmadı. “Mikrofon kabadayısı” üslubu bıkkınlık oluşturdu. 

Hepimiz biliyoruz; kararlılıkla 2 senede bitirilecek işler 3 dönemdir sürüncemede bekledi. “Yapacağız, edeceğiz, illa ki olacak, cak, cak… cek, cek, cek…” denildi. Gelen söz verdi, giden söz verdi ve ancak biri bile olmadı sözünün eri. Tüm Türkiye gibi Domaniç bunun farkında.

Değişimde terâkki vardır. Şu anki durumda sanki şöyle bir tablo ortaya çıktı: CHP hizmetin partisi, AKP siyasetin partisi. CHP saha partisi, AKP ofis partisi. 

Türkiye'nin en köklü partisinin aradan geçen 100 yıldan sonra halen yeniliği temsil ediyor oluşu ise devletler tarihinde müstesna yer edinecek bir başarının net nişanesidir. 

Önem arz eden diğer bir vaziyet; İslam'ı politik bir malzeme olarak gören ve İslam'ı siyasal bir tartışma konusu gibi kullanan partiler birlikte hatırı sayılır bir oy seviyesine ulaşıyor. YRP, SP, AKP…

Türkiye, hükümeti yaşatmak için devleti öldürmek gafletine düşmemiştir.

Seçimle ilgili en sevindirici konu ise kimsenin burnu kanamadan böylesine stresli bir seçim sürecini yaşatabilmiş olmamızdır. Güvenlik hususunda tüm yurtta çok şükür barış ve sükunet havasının hakim olması ve özlediğimiz saygın tutumun sergilenmesi hepimizi defaten ümitlendirdi. 
Bundan sonra merak edilebilecek konulardan biri de tebrik mesajlarıdır. Ulusal ve uluslararası çapta İstanbul, Ankara, İzmir Belediye Başkanları'nı kimlerin açık olarak tebrik edeceği, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i açık ve resmî olarak kimlerin kutlayacağı ehemmiyetsiz değildir.

Benzin 4 Lira'yken 5-6 Lira olursa şikayet ederiz. Ve ancak 4 Liralık benzin 40 Lira olursa kazan kaldırmamız zaruridir. 

Komedi yaşanmadı değil: AKP galibiyet iddiasında da bulundu. Hem de seçimden sonra. Yahu böyle bir konuda kimin yenildiğini anlamak için tabelayı görmek yeter. AKP baktı, bu galibiyet safsatası tutmadı, bu sefer beraberliğe oynadı. Seçimden sonra AKP kanadından beraberlik kokan açıklamalar geldi. CHP ve AKP berabere kalmışlar gibi göstermeye çalıştı kabine.
Ölüye saygının olmadığı yerde yaşayana saygı haramdır. Ölene “fıtrat”, ölene “kader”, ölene “ölmüştür geçmiştir”, öldürülene “ben mi gidin dedim?”, ölümle cebelleşene “öl, geber” diyenlere, vatandaşın çektiği sıkıntıya yabancı kalıp “Liracık” muhabbeti yapanlara ve geçim derdimizi “gözlerindeki ışıldak” ile çözenlere Türkiye diyor ki;
Hükümet isti.. .