Kanallar arasında dolaşırken, binlerce mandanın yayıldığını görünce takıldım.
Mandaların ağırlığı bir tona kadar ulaşabiliyormuş. Düşünsenize bunları alıp gelip kurbanlık olarak satacaksın, paraya para demezsin herhalde ?
Ama bu kadar iri ve tehlikeli bir hayvana nasıl yaklaşırsın, nasıl yakalarsın, bunlara güç mü yeter derken birden ekranda çakallar görünmeye başladı. Üç beş çakal, mandaları gözlemliyorlar. Çakallar 10- 14 kilo ağırlığındaymış, yani bir mandanın arka bacağı kadar.
Binlerce manda, her biri birer tonluk, iri yarı, koca mandalara, üç beş çakal kurban gözüyle bakıyor. Bu ne cesaret ? derken saldırı başlıyor. Çakallar kovalıyor, koca koca mandalar kaçıyor. Utanç verici. Çakallar sürüden ayırdıkları bir mandanın üzerine atılarak orasından burasından ısırmaya başladılar. Manda, direnmek yerine yattı yere kaderine teslim olmuş şekilde çakallara kurban olmayı hemencecik kabulleniverdi !
Bu arada diğer mandalar baktılar çakallar birini yere indirmiş. Hiçbir şey olmamış gibi oldukları yerde kalıp ot yemeye başladılar. Hiçbiri de kendi ırkdaşını kurtarmak için uğraşmıyor.
Bu manzara karşısında maymunlar ortalığı birbirine katıyor. Filler mağdur mandayı kurtarmak için ara sıra bir iki sorti yapıyorlar. Neredeyse ormandaki tüm diğer hayvanlar seslerini yükseltirken tek sakin ve duyarsız kalanlar mandalar…
Bir mandanın arka bacağı büyüklüğündeki çakalın, yanına birkaç çakal daha alıp koskoca mandayı nasıl parçaladıklarını görünce insanın içi acıyor. Manda, kendini savunmuyor ama canlı canlı etleri koparıldıkça acı acı bağırıyor.
Diğer mandalar ise ne acıdan inleyen ırkdaşlarına bakıyor ne yardım ediyor. Onlar, bir şey olmamış gibi ot yemeye devam ediyorlar.
Bir de büyük balık küçük balığı yer derler. Afrika’da hiç de öyle değilmiş !
Küçük küçük çakallar resmen koskoca mandaları diğer mandaların gözü önünde canlı canlı bağırta bağırta yiyorlar…
İnsan ister istemez “vay be” diyor. “ Demek ki kalıp değil kafa, güç değil cesaret, sayısal çoğunluk değil birliktelikmiş doğru olan” diyor.
Çakallar da Yahudi cesareti varmış bunu öğrendik bu belgeselde…
Ancak çakalların bayramı fazla sürmüyor. Kokuyu nereden nasıl aldılarsa havalı havalı, salına salına gelen iki aslan, çakallara şöyle bir bakıyor. Çakallar, dakikalarca, bin bir emek ile sofralarına koydukları koskoca mandayı, itirazsız aslanlara bırakıveriyorlar.
Mandalar ve çakalların belgeseli çok tutmuş olmalı ki neredeyse her gün televizyonlarda çevirip çevirip tekrar izletiyorlar.
Bizde bunları seyrede seyrede artık ne çakalların cesaretine hayran kalıyoruz ne mandalara acıyoruz ne de aslanların emek harcamadan kurdukları hakimiyete şaşırıyoruz. Sadece izliyoruz diğer mandalar gibi !